İnsanın varoluşu, dış dünya ile sürekli ve karşılıklı bir diyaloga dayanır. Duyularımız dış dünyadan bilincimize veri ulaştıran kapılardır. Duyma, görme, koklama, tatma, dokunma, zaman hissi. Bu duyuların bir kısmı fızyolojik süzgeçlere sahiptirler. Cözümüzün elektromanyetik tayfın hepsini değil de sadece görünür tayfını algılaması örneğindeki gibi. Bu alan, tayf içinde çok küçük bir bölüm oluşturur. Aynı, sınırlı alan işitilen sesler için de geçerlidir.
Fiziksel dünyanın ve alıcıların sınırlamasının ötesinde, beyin de girdileri kontrol ederek belli oranlarda sınırlama oranını artırır. Duyularımızdan gelerek toplanan uyarılar, iletim istasyonları tarafından ‘yararsız ve geçersiz’ bilgi miktarı azaltılarak beyine ulaştırılır. Bu nedenle, “bir azize bakan hırsız sadece ceplerini görür’. Ya da siz sokakta yürürken ne görür ne duyarsınız? Reklam panolarını, otomobil seslerini, arabaların lastik seslerini, sağdan soldan geçen insanların mimiklerini, konuşmaları? Ya odanızda? Saatin tik-taklarını, yürürken ayağınızın sürtme sesini, eklem hareketlerinizi… Asla hepsini aynı anda algılayamayız. Seçilen girdilerden kişisel bir bilinç inşa ederiz ve sürekli değişen bilgi akışından bir kısmını kalıcı olarak fark ederiz. Yani, dikkatimizi belli bir alana yoğunlaştırarak, girdi “gürültüsünü” azaltır, uyaranın kalitesini artırırız. Dıştan gelen uyaranları tümüyle varolduğu şekliyle algılayamayız. Eğer böyle olsaydı gereksiz bilgilerle boğulur giderdik. Sonuçta, bilince ulaşan veriler az ve küçük olsa da kalite olarak yüksektirler.
Sinestezi Nedir?
Sinestezi, bilinçli zihinsel olayların tetiklemesiyle ortaya çıkan bilinçli bir duyusal bir deneyimdir. “Synesthesia”, Yunanca syn:(birlikte) ve aesthesis: (algılamak) sözcüklerinin birleşiminden oluşan istemsiz bir deneyimdir. Birleşmiş duyular ya da “eşduyum” olarak da ifade edilebilir. Sinestezi, istemsiz yoğunlaşma sonucu ortaya çıkan belirgin canlı ve güçlü duyusal deneyimdir. Yalnızca, insanların çok azı günlük olağan durumda bu deneyimi yaşarlar. Bazı araştırmacılarca dil dışı düşünmenin özel bir belirtisi olarak kabul edilirken, bazılarınca tam bir “hastalık”, “anormallik” ve mucize, mistik bir insan yeteneği olarak kabul edilir. Hatta, sinesteziyi biyolojik bir olaydan ziyade sosyal ve kültürel bir fenomen olarak görenler de vardır. Sinestezi bir hastalık olarak değil de bir duyusal algılama “hediyesi” olarak görülebilir. Sinestezinin birçok şekli vardır. En sık izlenen şeklinde kişi, harfleri renk olarak deiıeyimler. Her harf, kişinin kendisine göre farklı bir renk olarak algılanır. Bu kişiler (sinestezikler), eğer erken çocukluk döneminde bu deneyimi yaşamaya başlarlarsa sinezteziyi günlük normal, olağan bir olay olarak düşünürler. Sinesteziklerin çoğu, diğer insanların algısal deneyimlerinin bir parçası olarak aynı deneyimleri yaşamadıklarını öğrendiklerinde büyük bir şaşkınlık yaşarlar. Çünkü, o zamana kadar herkesin kendisi gibi algıladığını kabul etmiş ve düşünmüştür.
Sinesteziyle ilgili yayınlanmış ilk olgu John Locke’a (1690) aittir. Locke’un özelliklerini aktardığı kişi, kördü ve tam bir sinestezik değildi. Fakatalgılamada duyusal birleşmenin görüldüğü ilk örnekti. Borazan sesini “kırmızı” olarak deneyimliyordu. Dahasonra, uzun süre ciddi olarak sinesteziyle ilgilenen bilim adamı olmadı. Öznel bir deneyim olması ve iki kişininbile benzer deneyimleri yaşamaması nedeniyle sinestezinin bilimsel bir inceleme alanı olamayacağı düşünüldü.Ancak zamanla biriken olgu örnekleri ve kanıtlarla incelenmesi gereken bir konu olarak tekrar değer kazandı. Nörolog Dr. Richard E. Cytowic, “A Union of the Senses” (1989) ve “The ManWho Tasted Shapes” (1993) adlı iki kitap kaleme aldı ve dikkatin tekrar siçekilmesini, sonuçta da sinestezi araştırmalarında bir rönesan ortaya çıkmasını sağladı. Sinestezi deneyimi birbiriyle ilişkili iki kısımdan oluşur. Bunlar tetikleyiciler ve eşleniklerdir. Tetikleyicilere örnek verebiliriz. Eşlenikler ise harfler algılandığında, her harfe eş deneyimlenen algılar (renk, ses, dokunma, koku) tanımlanabilir. Ya da ağlayan bir bebeğin sesi (tetikleyici) sinestezik bir kişide hoşa gitmeyen sarı renk (eşlenik) olarak deneyimlenir. Sinesteziklerin çoğu için, si-
tek yönlüdür. Yani, sesleri renk olarak deneyimleyen bir kişi, ses olarak deneyimlemez. TL-ve eşlenikler arasındaki ilişki düzen içindedir. Her eşlenik, özel bir tetikleyici tarafından tetiklenir. Bir kişiye, aynı tetikleyicilerin uygulanması durumunda aynı eşlenikler algılanır. Örneğin, bir kişi A harfini kırmızı olarak deneyimliyorsa, farklı el yazılarıyla veya küçük karakterlerle yazılsada, A harfini daima kırmızı olarak de- neyimler. Ozetle, tetıkleyicilerin büyük bir esnekliğe izin vermesine rağmen, eşlenikler sabit kalırlar. Harf
renk sinestezisinde, harflerin kimliğirenklerin kimliğini belirler. Konuşulan harfler için sesin şiddeti, söyleniş tipi, harflerin eşlenikleri üzerine etki etmez. Ses-renk sinestezisinde genellikle, kişiler gözlerinin önünde renkler görürler ve sesin perdesinin değişimiyle renkler de değişir. Bu kişiler görme alanlarının tamamen renklerle dolduğunu ifade ederler.
Sinestezi Tipleri Sinestezinin birçok biçimi vardır. Temelde her duyu bir sinestezi tipini oluşturabilir: İşitme, tatma, koklama, görme, dokunma. Bunların her biri gerçekte olduğundan farklı bir eşlenik olarak deneyimlenebilir. Beş duyu, 10 olası farklı sinestezi eşleşmesi oluşturabilir. Nadir olarak koku ve tadın her ikisi sinesteziyi tetikler veya eşlenikler olarak deneyimlenirler. Bazı kişilerse beş duyudan farklı olarak farklı vücut durumlarını farklı ses ya da renk olarak deneyimlerler.
Araştırmacı Sean Day, 175 hasta anesteziyedan elde ettiği verilerle sinestezinin 19 farklı tipinin olduğunu belirlemiş olmasının Ur. Ancak, bu olguların bir kısmında birden fazla tipte sinestezi deneyimi yaşanıyordu. Bu ikincil deneyimler de kendiliğinden ortaya çıkıyor ve istem harfleri le baskılanamıyordu. En sık izleneni, harflerin renk olarak deneyimlenmesi Olarakdir. Konuşulan harfler (phonomes) ya da yazılan harfler olsun (graphemes), her iki durumda da bu tür sıktır. Tetikleyicinin, duyusal veya kavramsal olmasına göre de iki ana tipi vardır. Duyusal tipinde, eşlenikler özel duyusal anestezi yasal bir uyarının algılanmasıyla ortaya çıkar. Kavramsal tipindeyse özel kavramların düşünülmesiyle eşlenikler tetiklenerek deneyimlenir. Sayı yer sinestezisinde, her hesaplanan sayı onun çevresindeki uzayda yerleşmiş olarak algılanır. Benzer olarak, zaman Aralığı yer kavramsal sinestezisinde, zaman aralıkları uzamsal bir planda düşünülür.
Sinestezi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder