31 Ocak 2013 Perşembe

Diyarbakır

diyarbakir

diyarbakir

Otuza yakın uygarlığın izini taşıyan, dört yanı sunana çevrili Diyarbakır’ı kuzeyde Harput Kapı, batıda Urfa Kapı, güneyde Mardin Kapı ve Doğuda Yeni Kapı dışarıya açıyor. Bu dört kapı, binyıllar boyunca şiirlere, ağıtlara, destanlara, türkülere konu olmuş. İçkale ve Dışkale olarak iki bölümden oluşan Diyarbakır Kalesi ise kitabe ve motiflerle süslü 82 burç barındırıyor. Diyarbakır surları, Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surları… Evliya Çelebi’nin ünlü Seyahatname’sinde anlattığına göre, Yunus Peygamber Musul’dan buraya geldiğinde, kenti, halk tarafından sevilen Amida adlı güzel bir kız yönetiyormuş. Peygamber ile görüşen Amida, onun dinini kabul etmiş. Bunun üzerine Yunus Peygamber bir kale planı çizerek bunu Amida’ya vermiş. Amida da getirttiği siyah taşlarla elindeki plana göre kaleyi yaptırmış ve Peygamber’in hayır duasını almış. Bundan sonra kent “Kız Kenti” anlamında Diyar-ı Bikr adıyla anılmaya başlanmış.
Taşların kenti, Diyarbakır
Diyarbakır’ın mimarisini taşların tarihe dayalı sevgisi şekillendirmiş.
Bu taşların en bilineni, bazalt taşı. Volkanik dağların derinliklerinden yeryüzüne püsküren aylar “bazalt”laşırken, çabuk ya da geç soğumasına bağlı olarak gözenekli ya da gözeneksiz bir şekle bürünmüş. Bazalt taşının gözeneksiz olanına “erkek taş”, gözenekli alanına ise “dişi taş” denmiş. Gözenekli dişi taşın işlenmesi ne kadar kolaysa, gözeneksiz erkek taşın işlenmesi bir o kadar zor. Ve az bulunan erkek taş sağlamlığından dolayı binaların sütun, havuz, pencere ve kapı gibi yük taşıyan bölümlerinde kullanılırken, dişi taş onu çepeçevre sarıp sarmalamış, ikisi birlikte bir kent inşa etmiş…
Hasan Paşa Hani
Diyarbakır Ulu Camii’nin doğu girişinin karşısında bulunan Hasan Paşa Hanı, Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu Diyarbakır Valisi Vezirzade Hasan Paşa tarafından 1573 yılında yaptırılmış ve Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde “Kale misali Hasan Paşa Hanı gayet metin ve müstahkemdir” ifadesiyle yerini bulmuş. 1612 yılında Diyarbakır’a gelen Polonyalı
Simeon ise, seyahatnamesinde
şunları söylemiş yapı için: “Şehre
indikten sonra Hasan Paşa Hanı’na indim. Muazzam kgir bir bina olan hanın 500 beygiri barındırabilecek yeraltında iki büyük ahırı, çok güzel bir havuzu ve birçok kgir odası var.” Son dönemlerde yapılan restorasyan çalışmaları neticesinde, Hasan Paşa Hani kente gelen yerli ve yabancı turistlerin en çok ziyaret ettiği meknlardan biri haline gelmiş. Hediyelik eşya satan dükknIara ev sahipliği yapan hanın en cazip yanı, birbirinden renkli sofralarda peynirin 12 çeşidi, zeytini, menemeni, kavurmalı omleti, meyve tabağıyla ziyaretçileri bekleyen enfes kahvaltılar…
Ulu Camii
Diyarbakır’ın en büyük camisi olan Ulu Camii’nin kökeni bir kiliseye dayanıyor. MS 639 yılında Müslüman Araplarca fethedilen kentin en büyük yapısı olan Mar Toma Kilisesi bugünkü Ulu Camii’ye çevrilmiş. Anadolu’nun en eski camilerinden olan bu yapı, slam leminde 5. Harem-i Şerif olarak kabul ediliyor. Ulu Camii’nin dört cephesi bir zamanlar dört mezhep için hizmet vermiş, günümüzde ise Hanefi ve Şafi mezhebi mensupları ki ayrı mekanda ibadetlerini sürdürüyor. Caminin en önemli özelliklerinden biri, bölgede yaşam bulan bütün uygarlıkların bu yapıya bıraktığı izlerin kitabelerde, işlemeli sütun başlıklarında, kabartmalarda görülüyor olması. Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi (Evi)
Kentin zengin sivil mimarisinin
‘n güzel örneklerinden birir Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğup büyÜdÜğü ev. Başta haremlik ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümü bulunan evin selamlık kısmı bugün maalesef mevcut değil. Klasik Diyarbakır mimarisine uygun olarak siyah bazalt taşından inşa edilen yapının cepheleri iç avluya dönük olarak tasarlanmış ve bu yerleştirmede, dört mevsimin şartlarına uygunluk esas alınmış. Türk edebiyatının önemli isimlerinden Cahit Sıtkı Tarancı, fotoğrafları ve kişisel eşyalarıyla bugün bu evde yaşatılıyor.
Dicle’de On Gözlü Köprü
Surların hemen dışında, Dicle üzerindeki On Gözlü Köprü, isminden de anlaşılacağı üzere
on adet gözden oluşuyor. Mervanlılar döneminde, 1065
yılında inşa edilmiş olan köprü, her kurban bayramı arifesinde ilginç bir görüntüye tanık oluyor. Arife günü burada toplanan Diyarbakırlılar, dileklerini yazdıkları kağıtları, “Tanrı’ya ulaşan yol” saydıkları Dicle’nin sularına bırakıyor.


Diyarbakır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder