31 Ocak 2013 Perşembe

Diyarbakır

diyarbakir

diyarbakir

Otuza yakın uygarlığın izini taşıyan, dört yanı sunana çevrili Diyarbakır’ı kuzeyde Harput Kapı, batıda Urfa Kapı, güneyde Mardin Kapı ve Doğuda Yeni Kapı dışarıya açıyor. Bu dört kapı, binyıllar boyunca şiirlere, ağıtlara, destanlara, türkülere konu olmuş. İçkale ve Dışkale olarak iki bölümden oluşan Diyarbakır Kalesi ise kitabe ve motiflerle süslü 82 burç barındırıyor. Diyarbakır surları, Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surları… Evliya Çelebi’nin ünlü Seyahatname’sinde anlattığına göre, Yunus Peygamber Musul’dan buraya geldiğinde, kenti, halk tarafından sevilen Amida adlı güzel bir kız yönetiyormuş. Peygamber ile görüşen Amida, onun dinini kabul etmiş. Bunun üzerine Yunus Peygamber bir kale planı çizerek bunu Amida’ya vermiş. Amida da getirttiği siyah taşlarla elindeki plana göre kaleyi yaptırmış ve Peygamber’in hayır duasını almış. Bundan sonra kent “Kız Kenti” anlamında Diyar-ı Bikr adıyla anılmaya başlanmış.
Taşların kenti, Diyarbakır
Diyarbakır’ın mimarisini taşların tarihe dayalı sevgisi şekillendirmiş.
Bu taşların en bilineni, bazalt taşı. Volkanik dağların derinliklerinden yeryüzüne püsküren aylar “bazalt”laşırken, çabuk ya da geç soğumasına bağlı olarak gözenekli ya da gözeneksiz bir şekle bürünmüş. Bazalt taşının gözeneksiz olanına “erkek taş”, gözenekli alanına ise “dişi taş” denmiş. Gözenekli dişi taşın işlenmesi ne kadar kolaysa, gözeneksiz erkek taşın işlenmesi bir o kadar zor. Ve az bulunan erkek taş sağlamlığından dolayı binaların sütun, havuz, pencere ve kapı gibi yük taşıyan bölümlerinde kullanılırken, dişi taş onu çepeçevre sarıp sarmalamış, ikisi birlikte bir kent inşa etmiş…
Hasan Paşa Hani
Diyarbakır Ulu Camii’nin doğu girişinin karşısında bulunan Hasan Paşa Hanı, Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu Diyarbakır Valisi Vezirzade Hasan Paşa tarafından 1573 yılında yaptırılmış ve Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde “Kale misali Hasan Paşa Hanı gayet metin ve müstahkemdir” ifadesiyle yerini bulmuş. 1612 yılında Diyarbakır’a gelen Polonyalı
Simeon ise, seyahatnamesinde
şunları söylemiş yapı için: “Şehre
indikten sonra Hasan Paşa Hanı’na indim. Muazzam kgir bir bina olan hanın 500 beygiri barındırabilecek yeraltında iki büyük ahırı, çok güzel bir havuzu ve birçok kgir odası var.” Son dönemlerde yapılan restorasyan çalışmaları neticesinde, Hasan Paşa Hani kente gelen yerli ve yabancı turistlerin en çok ziyaret ettiği meknlardan biri haline gelmiş. Hediyelik eşya satan dükknIara ev sahipliği yapan hanın en cazip yanı, birbirinden renkli sofralarda peynirin 12 çeşidi, zeytini, menemeni, kavurmalı omleti, meyve tabağıyla ziyaretçileri bekleyen enfes kahvaltılar…
Ulu Camii
Diyarbakır’ın en büyük camisi olan Ulu Camii’nin kökeni bir kiliseye dayanıyor. MS 639 yılında Müslüman Araplarca fethedilen kentin en büyük yapısı olan Mar Toma Kilisesi bugünkü Ulu Camii’ye çevrilmiş. Anadolu’nun en eski camilerinden olan bu yapı, slam leminde 5. Harem-i Şerif olarak kabul ediliyor. Ulu Camii’nin dört cephesi bir zamanlar dört mezhep için hizmet vermiş, günümüzde ise Hanefi ve Şafi mezhebi mensupları ki ayrı mekanda ibadetlerini sürdürüyor. Caminin en önemli özelliklerinden biri, bölgede yaşam bulan bütün uygarlıkların bu yapıya bıraktığı izlerin kitabelerde, işlemeli sütun başlıklarında, kabartmalarda görülüyor olması. Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi (Evi)
Kentin zengin sivil mimarisinin
‘n güzel örneklerinden birir Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğup büyÜdÜğü ev. Başta haremlik ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümü bulunan evin selamlık kısmı bugün maalesef mevcut değil. Klasik Diyarbakır mimarisine uygun olarak siyah bazalt taşından inşa edilen yapının cepheleri iç avluya dönük olarak tasarlanmış ve bu yerleştirmede, dört mevsimin şartlarına uygunluk esas alınmış. Türk edebiyatının önemli isimlerinden Cahit Sıtkı Tarancı, fotoğrafları ve kişisel eşyalarıyla bugün bu evde yaşatılıyor.
Dicle’de On Gözlü Köprü
Surların hemen dışında, Dicle üzerindeki On Gözlü Köprü, isminden de anlaşılacağı üzere
on adet gözden oluşuyor. Mervanlılar döneminde, 1065
yılında inşa edilmiş olan köprü, her kurban bayramı arifesinde ilginç bir görüntüye tanık oluyor. Arife günü burada toplanan Diyarbakırlılar, dileklerini yazdıkları kağıtları, “Tanrı’ya ulaşan yol” saydıkları Dicle’nin sularına bırakıyor.


Diyarbakır

Shar pei

3 adet erkek kırış kırış shar pei ırk ve sağlık garantili yavrularımız 01.12.2012 doğumlu olup aşıları ve karneleri ile yeni yuvalarını beklemektedirler. Yavrularımız evde doğdular asla soğuk çiftlik ortamında kafeslerde veya kötü ortamlarda doğmamıştır.

Irklara göre uysal zeki birazda inatçıdır. En önemli özellikleri kırışıklıkları ve dillerinin mor olmasıdır. Ev ortamına ılımlı bir köpek olmakla beraber çok iyi bir bekçi köpeği olduğunu söyleyebiliriz. Çocuklarla iyi anlaşık sadık arkadaş olabilmeleride en iyi özellikleri.

İletişim telefon numarası : 0553 326 53 55

Resimler

shar pei

shar pei

shar pei yavruları

shar pei yavruları


Shar pei

Kameralı sohbet ücretsiz üyeliksiz

kameralı sohbet

kameralı sohbet

Kameralı sohbet odalarından ücretsiz ve üyeliksiz bir şekilde faydalanıp boş vakitlerinizi canlı sohbet odalarında çeşitli aktivitelere katılarak geçirebilirsiniz. Hiçbir ücret talep etmeden sohbetin ve müziğin keyfini kamerali-sohbet.net adresinde çıkarabilirsiniz. Ayrıca çeşitli yarışmalarımıza katılıp ek olarak vip üyelik alabilme şansınızda var.

Normal mirc sohbet odalarından sıkıldıysanız kameralı sohbet odalarımızı denemenizi tavsiye ederiz. Hem sohbet ederek bir yandanda müziğin tadını sohbet odalarında çıkarabilme olanaklarını kameralı sohbet ailesi olarak sizlere sunuyoruz.

Mikrofon kabiliyetiniz varsa site içerisinde Premium üye olarak kendi odanızı oluşturup müzik yayını yapabilirsiniz.

Dilerseniz general oda satın alıp kendi odanızı kendiniz yönetebilir. Arkadaş çevrenize moderatör yetkisi verebilirsiniz. (tabi bunun için belli bir kapasiteniz olması gerekli)

Vip üyeliğin özelliklerinden birisi olan fan odası. Access ban atabilme özelliği , Mikrofon alabilme özellikleriyle kendi odanı kendin yönetebilirsin..

Bunların dışındaki özelden kamera açma ve özelden konuşma. General odalarda cam açabilme ve camlara bakabilme ücretsiz ve üyeliksizdir.

Hiçbir eklenti indirmeden üye olmadan sitemize misafir olarak dahil olabilir, dilediğiniz gibi sohbet kurallarına uymak şartıyla chat yapabilirsiniz.


Kameralı sohbet ücretsiz üyeliksiz

Chathopper

ChathopperChathopper rastgele sohbet sitesi chatroulette ve omegle alternatiflerinden biridir. Chatroulette ve omegle kadar kullanıcısı olmasada yinede belli bir kileyi elinde tutmayı başaran nadir sitelerden bir tanesi olmakla beraber, görüntü ve ses kalitesi olarak diğer siteleri aratmıyor.

Chatroulette ve benzeri sitelerden sıkılan ve o sitelerin cıvkının çıktığını düşünen bir çok kişi kendine farklı alternatif aramaktadır. Bizim görüşümüzce Chathopper sitesi iyi bir alternatif görünüyor.

Sistem xp , vista , win 7 , win8 ve Linux Tüm sürümlere uydundur.

Ayrıca sistemi kullanabilmek için herhangi bir Tarayıcı , adobe flash player , mikrofon ve kamera olması yeterlidir.

Hiç tanımadığınız insanlarla birebir sohbet etmek isterseniz chathopper ve benzeri siteleri şiddetle öneriyoruz.

18 yaşından küçüklerin girmesini uygun görmüyoruz. Sizi rahatsız eden kullanıcıları rapor edebilir, uygunsuz içerik yayınlayan kişileri sistemden uzaklaştırabilme ihtimalinizde var.

Kameralı Sohbet Odalarına Katılmak İçin Tıklayınız…


Chathopper

30 Ocak 2013 Çarşamba

Camzap

Chatroulette benzeri siteler popüler olduktan sonra chatraw ve camzap benzeri cinsel içerikli sitelerde rulet scriptini kullanmaya başladı. Her ne kadar bu scriptler sanal alemi bozuyor olsada yinede belli bir kitleyi elde etmiş durumdalar. Bu tarz siteler türkiyedeki model sitelerine benzer 18 yaş sınırlaması olan sitelerdir. Kesinlikle 18 yaş altı kullanıcılara önerilmez.

Site içeriği İngilizcedir. Genellikle tercih edildiği ülkeler Avrupa ve Asya bölge ülkeleridir.

Diğer rulet scriptlerinin aynısı olmakla beraber kamera ve mikrofon zorunluluğu vardır.

Siteye girer girmez adobe flash playerden mikrofon ve kamera izinlerini verdikten sonra sohbete dahil olabilirsiniz.

Camzap sitesi mahkeme kararıyla kapatılmıştır.

Tavsiyemiz bu tarz cinsel içerikli sitelere girmemeniz ve sanal alemin dahada bozulmasına izin vermemenizdir. İyi sohbetler dileriz.


Camzap

29 Ocak 2013 Salı

Chatrt

chatrt

chatrt

Random chat (rastgele sohbet) siteleri ilk olarak adını chatroulette ve omegle scriptleriyle duyursada her ülke hemen hemen bu scriptleri kendi ülkelerine uyarlayarak kendi dillerinde hizmet veriyor.
Bunlardan bir taneside Danimarka Chatrt.dk adresini kurarak danimarkanın en popüler siteleri arasına girmeyi başardı.

Diğer random chat sitelerinden hiçbir farkı olmaksızın yine aynı şekilde hiç tanımadığınız kişilerle sohbet edebilme imkanlarını kullanıcılarına sunuyor.
Danimarkada partner yani kız arkadaş veya erkek arkadaş bulabilmenin en kolay yollarından birisi.

Siteye girer girmez start tuşuna basarak aramaya başlayabilir ve sohbet edebileceğiniz doğru kişiyi bulana kadar next tuşlarıyla kullanıcıları değiştirebilirsiniz.

Facebook scriptine entegre edilmiş ve facebook üzerindende sohbet edebilme olanağınız vardır.

Bu site Danimarka halkını buluşturabilecek bir şekilde dizayn edilmiştir.
Dili Danimarka dilidir.

Kullanıcıları %90 Danimarkalıdır.


Chatrt

Bazoocam

bazoocamBazoocam chatroulette ve omegle benzeri sitelerden birisidir. Bir çok Avrupa ülkesinde popüler olan bazoocam chatroulette ve omegleden kaçış yapanların tercih ettiği bir script. Türkiyede pek yayın olmasada avrupanın bir çok ülkesinde oldukça popüler olduğu görülüyor açıkçası.

Klasik sıradan bir chatroulette scripti olması bir yandanda sitenin büyümesine engel olacağını düşünüyoruz. Flipchat ve benzeri siteler genelde scriptlerini geliştirip daha çok arkadaşlık siteleri gibi insanlara ne aradığını sunan hizmetler vermesi gerektiğini düşünüyoruz.

Rastgele sohbet scriptleri insanların arayışlarını ve sohbet etmelerini kolaylaştırmak için yapılmıştır. Ve geliştirmekte script yazılımcılarına kalmış bişey.

Bu sistemi çalıştırmak ve insanlarla konusabilmeniz için mikrofon olması zorunlu , görüntü sağlayabilmeniz için kamera ve sistemin sorunsuz çalışması için adobe flash player olması zorunludur.

Hiç tanımadığınız insanlarla sorunsuz sohbet edilmesi imkansız olduğu gibi uygunsuz kişileri direk rapor edebilir ve gerekli işlemleri yaptırabilirsiniz.

Aynı zamanda bazoocamın gelişmiş olan tek yanı içeride karşılıklı multiplayer oyunlar oynanabiliyor.

En çok yaygın olduğu siteler.

Fransa, İtalya, İngiltere, İspanya, Almanya, Portekiz, Türkiye


Bazoocam

100 milyon çinli sigaradan ölecek

sigara

sigara

Sigaranın, en çok tüketildiği ülke olan Çin’de önümüzdeki 50 yıl içinde 100 milyon kişinin ölümüne neden olacağı öne sürüldü. Çin, 1.2 milyar nüfusuyla, tüm insanlann beşte birini barındıran bir ülke. Bu nüfus da, dünyada üretilen her üç sigaradan birini içmekte. Batı’da sigaranın neden olduğu ölümlerin sayısında tepe noktasına 1970’li yılların ortasında varılmıştı. Uzmanlar, Çin’in bu noktaya varmasına az kalmış olmasına karşılık, ülkede sorunun fazla ciddiye ahnmadığından ya da sigara- nın zararsız olduğu yolunda hatalı bir görüşün yaygınlığından yakınıyorlar. Hong Kong Tütün Enstitüsü gibi sanayi gruplarının, Batı’daki sağlık istatistiklerine karşı bir kampanya başlatmaları üzerine Hong Kong Üniversitesi’nden halk sağlığı uzmanı Profesör Tai Hing Lam, bu kalabalık uzakdoğu metropolünden veri toplamaya başlamış. 1970’li yılların sonlarında zirveye varan sigara alışkanlığının sonucu olarak Hong Kong’da da sigaraya bağlı ölümlerin sayısında tepe noktasına yaklaşıldığı düşünülüyor. Araştırma ekibi 1998 yılında 35 yaşın üzerinde ölen 27.507 Çinlinin ölüm kayıtlarıyla, bunların hayatta kalan 13.054 akrabasının sigara alışkanlıklarını incelemiş. Varılan sonuç, 35-69 yaş arasında ölen erkek tiryakilerin yaklaşık üçte birinin ölüm nedeninin sigara olabileceği. Gerçi Çin’in genelinde sigara alışkanlığı, Hong Kong’un 20 yıl gerisinde, ama sigara tüketimi eğilimleninde ciddi bir değişiklik olmazsa Lam’a göre Hong Kong’daki ölüm oranlarına kısa sürede ulaşılacak. Araştırmacı, “Çinliler de Batılılar gibi sigara içerlerse, Batılılar gibi öleceklerinde kuşku yok” diyor.


100 milyon çinli sigaradan ölecek

Öldürücü Grip

grip

grip

Tüm dünyayı etkisi altına alan (pandemik) griplere Tip A deniyor. Hayvanlardan insanlara atlayan ve yeni bir tip A virüsünün yakında Çin’den yayılabileceği uyarısında bulunan sağlık araştırmacıları, yetkilileri zamanında önlem almaya ve bu virüse karşı etkili olduğu bildirilen ilaçları zamanında stoklamaya çağırıyorlar. İnsanda bu tip yeni virüslere karşı bağışıklık tepkisi henüz oluşmadığından, hastalık son derece bulaşıcı ve öldürücü. 1918 yılında insan grip virüsü genlerine yaban domuzu grip virüsü parçalarının karışmasıyla ortaya çıktığı öne sürülen İspanyol Gribi, özellikle gençler olmak üzere 20 milyondan fazla insanın ölümüne neden olmuştu. Daha az can almakla birlikte 1957 yılında dünyayı dolaşan Asya Gribi ile 1968 yılında patlak veren Hong Kong gribi salgınları
önemli ölçüde kırıma yol açmıştı. 1997 yılında Hong Kong’da tavuklara özgü bir virüsün insanlara bulaşması üzerine kentteki tüm tavuklar öldürülmüş ve böylece bir salgının önü alınmıştı. Ancak kuşlara özgü (avian) virüsün H5NI diye tanımlanan türünün bulaştığı 18 hastadan altısı yaşamını yitirmişti.
virüs tam olarak “sınıf atlayan” türden değildi. Tavuklardan insanlara bulaşabilmesine karşın, henüz insandan insana bulaşmayı öğrenememiş olmaları nedeniyle tavuklara uygulanan toplu katliamla sorun çözülebilmişti. Virologlar sınıf atlayan virüslerin neden bu kadar güçlü (öldürücü) olduğunu araştırıyorlar. Bu konuda önemli bulgulara da erişilebilmiş. Örneğin araştırmacılar Kanada’da salgın sırasında ölen bir kadının donmuş toprakta korunmuş cesedinden aldıkları İspanyol Gribi virüs parçacıklan üzerinde yaptıkları araştırmada üç önemli virüs proteininin gen dizilişlerini bulmuşlar. Bunlar, hemagglutinin, nöraminidaz ve yapısız protein.
Ancak bu proteinler, virüsün bu kadar etkin olduğunu açıklayacak ip uçları verebilmiş değil.
Bu durumda yeni bir tip A virüsün, gene milyonlarca insana bulaşması bir kabus olmaya devam ederken, Hong Kong’da yeni bir H5Nİ virüsünün canlı tavuk pazarlarında görülmesi üzerine kentteki tüm tavuklar gene bir kitle imha operasyonunun kurbanı oldular. Virüsün insanlara bulaştığını gösteren herhangi bir olguya rastlanmış değil. Ancak araştırmacılar yeni bir virüsün ortaya çıkıp hızla dünyaya yayılması durumunda yapılabileceği konusunu ciddi düşünmeye başladılar bile. Tavuklara uygulanan çözümün insanlara uygulanması söz konusu değil.
derseniz, bunlann hazırlanması zaman alacaktır. Durum böyle nöraminidaz baskılayan ilaçlar, öldürücü, nezleye karşı ilk savunma hattını oluşturabilir. Nörominidaz, hücreler üzerindeki grip virüsü almaçların yüzeylerinde siyalik artıklarını yok ederek virüsün yayılmasına yol açıyor. Nöraminidaz baskılayıcı olarak piyasada iki ilaç bulunuyor. Avustralya’da geliştirilen ve GlaxoSmith-Kline firmasınca pazarlanan Relenza adlı toz ile, HoffmanLaRoche’un pazarladığı Tamiflu haplar. Bunlar virüsün bölünerek çoğalmasını engellemekle birlikte, o zamana kadar yaptıklan hasarı kontrol etmekte yetersiz kalıyorlar. Bu nedenle yarar sağlayabilmeleri için virüsün bulaşmasından hemen sonra verilmeli. Bunun için de hastalık bulaşıp bulaşmadığını ortaya koyacak hızlı, duyarlı, basit ve ucuz testler gerekli. Ayrıca bir salgın durumunda doktorların tümü grip hastalarıyla uğraşıyor olacağından, bu testlerin mahalle eczanelerinde, hatta evlerde rahatlıkla yapılabilmesi gerekiyor. ABD’de ZymeTz firması polaroid film ve fosforlu kimyasallara dayalı böyle bir test cihazının denemelerini yapıyor. Biota Holdings (Avustralya) ve BioStar (ABD) firmaları da ortaklaşa geliştirmekte oldukları testlerde virüsü tanıyınca mor renk alan biyosensörler kullanıyorlar. Testlerden ikisinde de sonuç 20 dakika içinde alınabiliyor.
Bu durumda salgınla mücadele için en iyi yöntem ilaçlar. Bunlar arasında da en etkili olanlar pahalı olmalarına karşın nöraminidaz baskılayıcıları. Ancak büyük bir grip salgını durumunda bu ilaçların kullanımı ortaya çeşitli sosyal, politik, ekonomik ve lojistik sorunlar çıkaracaktır. Ayrıca ilaçların işe yaraması için çok büyük miktarda ilacın hemen başlayarak düzenli kullanılması gerekiyor. Bu da belirli yerlerde önceden ve bol miktarlarda depolanmalarını gerekli kılıyor. Oysa depolar, yapı, yer ve sayı bakımından oldukça yetersiz. İşin kötüsü, geçen yılki grip mevsiminin hayli hafif geçmesi, nöraminidaz baskılayıcılara karşı ilginin, dolayısıyla da kürların azalması nedeniyle ilaç firmalarının da gribe olan ilgileri azalmış durumda. Tıp araştırmacıları, bütün bunlara ve kamuoyunun azalan ilgisine karşın, yeni ve öldürücü bir grip salgınının hafife alınamayacak bir tehdit olduğunu vurgulayarak, çok geç olmadan ilaç depolanması için çağrı yapıyorlar.


Öldürücü Grip

28 Ocak 2013 Pazartesi

Paltalk

palktalk

palktalk

Paltalk , Yaklaşık 10 senedir kullanıcılarına kameralı ve sesli bir şekilde sohbet imkanı sunmaktadır. Paltalkın benzeri olan bir zamanların en popüler sitelerinden olan camfrog ile hemen hemen sohbet tarzı çok benziyor zaten paltalk ve camfrog 2010 yılından sonra ortaklık imzasını attılar sanırım. Her ne kadar eski olsada chatroulette ve sesli chat sistemleri bu siteleri yaralasada belli başlı kullanıcıya hala sahip olmakta. Eskisi kadar popüler değiller orası ayrı mevzu. Paltalk sitesini genel olarak ücretsiz kullanabilsekte yinede ücret vermeye teşvik edecek renk sistemleri var. Camfrogta nasıl pro code satışları vs yapılıyorsa bu paltalk sitemindede aynı şekilde nickleri renkli yapıp arkadaş ortamı içerisinde popüler olmaya çalışma çabaları oldukça yüksek. Yıllardır kullanıcılarına sesli ve görüntülü hizmet veren paltalk’ın kullanıcı ne kadar azalsada eski ve daimi kullanıcılarını yıllar geçsede hala bünyesinde barındırmayı beceriyor.

Bu sitedeki amaç genel olarak son zamanlarda alıştığımız gibi herkesin mikrofon alması gibi bişey değil, bu tarz sitelerde genelde 1 kişi mikrofon alır ve dinler. Sohbet odalarında genel olarak sohbet edilir, herkes sırayla mikrofon alır. Müzik çalınan odalarda ise dj arkadaşlar mikrofon alarak odadaki kullanıcılara müzik dinleterek hoş vakit geçirebilmelerini sağlar.

Bu tarz siteleri ( camfrog ve paltalk) gibi 2 büyük siteyi ben çok zedeleyen siteler ise facebook , twitter, chatroulette ve omegle… Her güzel şeyin sonu geldiği gibi sanırım paltalk ve camfrog sitelerininde yavaş yavaş sonu geliyor.


Paltalk

Çet rulet

çet rulet

çet rulet

Klasik sohbet sitelerinin aksine bire bir karşılıklı sohbet etme imkanlarını kullanıcılarına sunan ilk sitelerden bir tanesi olan çet rulet sitesi hızla büyümeye devam ediyor.
2009 yılında açılıp günümüze kadar uzanan zamanda sohbet sitelerinin en popüleri olmayı başardı diyebiliriz. Her ne kadar kendi dalında taklitleri veya benzeri siteler çıksada şu anda dünya üzerinde chat roulette yani rastgele sohbet dalında en popüler siteler arasında en fazla kullanıcı kitlesine sahip olan sitelerden birisi Chatroulette sitesidir.

Kullanımı oldukça basit ve kolay olay çet rulet sitesi adobe flash player, kamera ve mikrofon olması bire bir sohbet etmenize yeterli olacaktır.


Çet rulet

27 Ocak 2013 Pazar

Kilyos Istanbul

kilyos plajı

kilyos plajı

İstanbul’un Karadeniz’i kucaklayan sahilleri, sıcaktan bunalan lstanbullulara nefes aldırmakla kalmıyor, plajiarı, doğal güzellikleri ve farklı etkinlikleri ile hem günübirlik hem de konaklamalı turizmin keyfini sunuyor. Anadolu yakasının Şile ve Ağva’sına karşılık, Avrupa yakasının Kilyos’u her gün binlerce turisti ağırlıyor. istanbul’un merkezine yalnızca 45 dakika uzaklıkta yer alan Kilyos başta olmak üzere Kısırkaya, Uskumruköy, Gümüşdere ve Garipçe gibi sevimli köyler, yaz aylarının gözde duraklarını oluşturuyor. Istanbul ‘un Sarıyer ilçesine bağlı ve Sarıyer-Kısırkaya-Rumeli Feneri üçgeni arasında yer alan bu küçük yerleşirnlerin kimi pırıl pırıl plajiarı, kimi doğa sporları, kimi renkli etkinlikleri nedeniyle özellikle hafta sonları dolup taşıyor.
Kilyos’a Maslak ya da Sarıyer üzerinden iki farklı güzerghla ulaşmak mümkün. Kilyos’a yaklaştıkça ormanlık alanlarla birlikte kır lokantalarının da sayısı artmaya başlıyor.
Yol boyu sıralanan bu durakların kiminden çiçek, kiminden taze sebze satın alabilir; kiminden kiraladığınız atlarla orman içinde gezintiye çıkabilirsiniz.
Oteller tepesinden manzara
İrili ufaklı otel ve pansiyoların sıralandığı tepe, doğu-batı yönünde, kilometrelerce uzanan Karadeniz’i seyredebilmek için ideal bir nokta. Eski köy evleriyle iç içe geçmiş konaklama tesislerinin yer aldığı tepenin altında Kilyos’un plajiarı uzanıyor. Kilyos Burnu’ndan Gümüşdere Plajı’na kadar uzanan sahil, istanbul’un en temiz kıyılarından birini oluşturuyor aynı zamanda.
Otellerin biraz ilerisine yürüyecek olursanız, Kilyos’un minyatür çarşısına ulaşıyorsunuz. Mayodan deniz kremine, yöresel işlemelerden emlakçılara kadar akla gelebilecek hemen her türlü gereksinime cevap veren küçük dükkanlar; lokanta ve barlarla iç içe. Midye tava kokularının yükseldiği bar ve restoranlar özellikle akşam saatlerinde stanbulluların akınına uğruyor.
Tarihi kale
Kilyos’a gelir gelmez, yeşil sarmaşıkların dolandığı, baca gibi yükselen uzun taş kule dikkat
çekiyor. Su terazisi olduğu bilinen bu tarihi sütun bir yana, aslında yörenin en önemli yapısı eski
kalesi.
Askeri bölge içinde kaldığı için ziyaret imkanı bulunmayan kalenin yapım tarihi bilinmiyor, ancak kapısının üzerinde yer alan Sultan Il. Mahmut’un tuğrası, yapının Osmanlılar döneminde de önemsendiğini ve ciddi bir onarım geçirdiğini kanıtlıyor. Kalenin içinde yer alan sarnıç ile ikinci dünya savaşında da kullanıldığı bilinen döküm toplar ilgi çekiyor. Gene kale içinde kalan 26 metre boyundaki dev çınar ağacı hayranlık uyandırıyor. 5 metre 40 santim kalınlığındaki ağacın dibindeki tabeladan, çınarın 1460 yılında dikildiğini öğreniyoruz.
Plajiar… plajiar…
İster tepeden merdivenlerle inilen, isterseniz aracınızla otoparkına kadar ulaşabileceğiniz plajlar, Kilyos’un can damarı. Farklı işletmelerin hizmet verdiği plaj tesisleri ücretl i. Hepsinin şezlong, şemsiye, duş, soyunma kabinleri, restoran ve bar bölümleri var, kimileri kamping hizmeti de veriyor. Solar Beach ve Beach Club adıyla hizmet veren çağdaş işletmeler, deniz ve kumun ötesinde son derece keyifli etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Gipsy Kings, Ömer Faruk Tekbilek, Rock İstanbul gibi konser ve etkinliklerin altına imza atan Solar Beach, ülkenin en büyük özel plajı ve açık hava gösteri merkezi olarak biliniyor.


Kilyos Istanbul

Uşak

Anadolu’nun elektriği ilk kullanan şehriydi. Zaten Türk sanayii ilk oralarda filizlendi. Karun Hazineleri’nin sergilendiği Arkeoloji Müzesi ile “tarihinin” zenginhiğini kanıtlıyor. Ulubey Kanyonları da, ABD’deki Grand Kanyon’dan sonra dünyanın en büyük ikinci kanyonu unvanıyla, “coğrafyasına” dikkat çekiyor. Karun Hazineleri’nin de ortaya koyduğu gibi, Uşak tarihi Lidya uygarlığına kadar uzanıyor. Ama hepsi o kadar değil. Öncesi de var. Bulgulara göre, bölge MÖ 4000 yılından itibaren yerleşime açılmış. Sonrasında da Anadolu’nun bütün önemli uygarlıklarına ev sahipliği yapmış. Anadolu Selçu klu ları döneminde de “sınır şehri” olmuş. Bu dönemle birlikte yoğun bir Türkmen yerleşim iyle bölge “Türk şehri” diye bilinmiş. Kentin adının da zaten eski Türkçe’den “oğul” anlamında “uşak” kelimesinden geldiği söyleniyor. Bir başka rivayet ise bu ismin Arapça’da “aşıklar” anlamına gelen “uşşak” kelimesinden geldiği yolunda. Bu rivayet belki de Evliya Çelebi’nin kent izlenimlerinden kaynaklanıyor:
“Bu şehrin bağ ve bahçesi çoktur. Havasının suyunun letafetinden şıkları çoktur. Onun için IJŞŞAK şehri derler.”
Latife Hanım’ın kenti
Evliya Çelebi, 1600’lü yılların sonlarına işaretlenen bu izlenimlerinde, şehrin bir başka özelliğinden daha söz eder ve benzerine ancak Acem ellerinde rastlanabilecek halıları över.
“Görmek lazım” der. Uşak halıları gerçekten de yüzyıllar boyunca sadece Anadolu’nun değil dünyanın ilgisini çekti. Hali tezghlarıyla birlikte kentte tekstil de gelişti. Belki de bu nedenle sanayileşme yolunda ilk adımlar da burada atıldı. Cumhuriyet sonrası ilk şeker fabrikası Uşak’ta kuruldu ve yine Uşak, Türkiye’de elektriğin kullanıldığı ilk Anadolu şehri oldu. Ekonomik zenginhiğe sosyal- kültürel zenginliğin eşlik ettiği söylenir. Uşak bunun en ilginç örneklerinden biri. Konakları, bedestenleri, camileri ve hatta taş evleriyle dikkati çekiyor. Elbette, o evlerin insanlarıyla dal Uşaklı ünlüler listesinde pek çok edebiyatçı, sanatçı, politikacı yer alıyor. Edebiyatımızın önemli kalemi Halit Ziya Uşaklıgil, Prof. Siyami Ersek, ressam Devrim Erbil ilk akla gelen isimlerden. Ancak herhalde en çarpıcı isim, soyadını kentten alan ailenin kızı Latife Uşakizade; yani, Latife Hanım; yani, Atatürk’ün eşi olarak Cumhuriyet tarihine “Türkiye’nin ilk first lady’si” unvanıyla geçen kadın
Geleceğe hazırlık
Uşak, binlerce yıllık geçmişiyle görenlerde derin izler bırakan bir kent. Arkeoloji Müzesi’ndeki benzersiz eserler, görenleri büyüleyen Ulubey Kanyonu, Eşme halıları ve termal tesisler.. Uşak ziyarete geleceklere pek çok şey vaat ediyor. Onları ağırlayabilmek için de geleceğe hazırlanıyor. Yeni projelerle, yeni arayışlarla, turizm yatırımlarıyla…
Karun hazineleri
Lidya’nın son kralı Kroisos, yani Karun, tarihe hazinesiyle maloldu. Zenginliğin ölçüsü onun hazinesiyle anlatılmaya başladı. 0 kadar ki, sonunda “Karun gibi” ifadesi kaynağı unutulmuş bir deyim haline geldi. Oysa, o hazine bir deyim değil, gerçek! Üstelik de yanı başımızda, Uşak’ta sergileniyor.
MÖ 560-546 yılları arasında Lidya’yı yöneten Karun’un olağanüstü hazinesi, 1960’lı yıllarda Güre köyü yakınlarındaki tümülüslerden çıkartılarak parti parti kaçırıldı. Yurtdışında
maddi ve manevi değeriyle asla bağdaşmayan bir paraya —o dönemde yaklaşık 200 bin liraya— satıldı.Hazinenin tamamı, New York’taki Metropolitan Müzesi’nde 1985 yılında
sergilendi. Türkiye’nin arkeoloji konusundaki en deneyimli gazetecilerinden Özgen Acar, sergiyi görünce Türkiye’yi alarma geçirdi. Bunun üzerine 1987 yılında açılan dava
yıllara ve 40 milyon dolarlık masrafa yol açsa da Türkiye’nin zaferiyle sonuçlandı. Karun Hazineleri
1993 yılında evine geri döndü. Dünyanın gözlerini kamaştıran Hazine 1996 yılından bu yana Uşak Arkeoloji
Müzesi’nde sergileniyor. Ancak ne yazık ki, beklediği ve hak ettiği ilgiyi görmüyor. Ziyaretçi sayısı bırakın
milyonları, binleri bile bulmuyor. Uşak işte bu nedenle sesini duyurmak istiyor. Herkesi, hepimizi Karun
Hazineleri ile buluşmaya davet ediyor.


Uşak

Yıldız Sarayı

Beşiktaş Yıldız Sarayı

Beşiktaş Yıldız Sarayı

Geçmiş yüzyılların anısı en fazla mimaride yaşıyor şüphesiz. Her gün önünden geçip gittiğimiz köşkler, saraylar, parklar bizden yıllarca evvel orada yaşamış, oradan geçmiş kişilerin sesleriyle çınlıyor sanki hala. stanbul’da bu duyguyu en yoğun hissedeceğiniz yerlerden biri de Beşiktaş’taki Yıldız Sarayı. Yeşil bir bahçe içinde, sessiz sakin devrinin tanıklığını yapıyor.
Pek çok ilklerin yaşandığı, hem eğlencelere hem acılara tanıklık etmiş bir yer burası. Sultan ili. Selim’in annesi Mihrişah Sultan için, 1789 yılında yapılmış. En büyük görkemini ise Osmanlı padişahı Il. Abdülhamid Dönemi’nde yaşamış. Çünkü o zamanlar burası Osmanlı Devleti’nin ana sarayı olarak hizmet vermiş. Biraz daha sakin bir hayat sürmek isteyen Abdülhamit Dolmabahçe’yi değil, burayı tercih etmiş. Yıldız Sarayı, Dolmabahçe Sarayı gibi tek bir yapı halinde değil, Marmara Denizi sahilinden başlayarak kuzeybatıya doğru yükselip sırt çizgisine kadar tüm yamacı kaplayan bir bahçe ve koruluk içine yerleşmiş saraylar, köşkler, yönetim, koruma, servis yapıları ve parklar bütünü. Yani gezi ve yürüyüşlere, sessiz çalışma ortamı imkanına sahip. Yıldız Sarayı’nın en önemli özelliklerinden biri de, Padişah Il. Abdülhamid’in burada yaptırdığı tiyatro binası. italya’dan gelen opera kumpanyaları, bu ilk ve tek Osmanlı saray tiyatrosunda Il. Abdülhamid ve saray halkı için dönemin en sevilen eserlerini yorumluyordu. Abdülhamid tiyatroyu özellikle de operayı çok seven bir padişah. Bunun için 1889’da inşa edilen Yıldız Sarayı Tiyatrosu’na italyan Arturo Stravolo’yu yönetmen olarak atamış. Stravolo’nun sanatçı olan çocukları ve damatları da Il. Abdülhamid’in tahttan indirildiği 1909 yılına kadar, Yıldız Sarayı Tiyatrosu’nda sahneye konan eserlerde rol almış.
Yıldız Sarayı Tiyatrosu’nda oynanan operalar, operetler o günden bu yana Stravolo’nun arşivinde keşfedilmeyi bekliyormuş. Stravolo’nun italya’da yaşayan ailesi tarafından kuşaklar boyu saklanan bu arşiv, kısa süre önce sanatçının torunu Natale Carlotti tarafından Yıldız Sarayı Vakfı’na bağışlanmış. Türk opera tarihinin önemli bir dönemine ışık tutacak bu arşiv geçen aydan itibaren Yıldız Sarayı’nda sahnelenmeye başladı. Yıldız Sarayı aynı zamanda
Temmuz ayı boyunca devam eden Opera Festivali’ne de ev sahipliği yapmış, birbirinden ünlü operacıları ağırlamıştı.
İstanbul’un en büyük korusu
Yıldız Sarayı’nın içinde bulunduğu bölge Kanuni Sultan Süleyman döneminden başlayarak padişahlar için bir avlanma yeri olmuştu. Sarayın içinde bulunduğu alan bir koru aslında. Bugün Yıldız Parkı olarak da anılan koru, Beşiktaş ile Ortaköy arasında, yaklaşık 46 hektarlık alanı ile kent içerisindeki en büyük koru olma özelliğini taşıyor. Burası ayrıca, çeşitli tarih kaynaklarında adı geçen defne ormanları ve mitolojik öykülerdeki ‘Pan’ın Boğaziçi’nde flütünü çaldığı yeşillikler olarak da biliniyor.
İsmine ilk kez Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki kayıtlarda rastlanan ve 1 600’lü yılların başında ‘Kazancıoğlu Bahçesi’ olarak anılmaya başlanan Yıldız Korusu, Lale Devri ‘nin masal ımsı ‘Çerağan eğlenceleri’nin düzenlendiği yer olarak da tarihte yer alıyor. Korulukta, yeniçeri teşkilatı kaldırıldıktan sonra kurulan Asakir-i Mansureyi Muhammediye’nin eğitimlerinin de burada yapıldığı biliniyor. Bezm-i Alem Sultanın da bir kasır inşa ettirdiği bu koruluğu, bugünkü ana cadde üzerinde bir kısmı halen ayakta duran taş ve mermer işlemeli köprüyle saraya bağladığı ve o dönemde sadece padişah ile yakın çevresinin kullanabildiği korunun ‘Mabeyn Bahçesi’ adı ile anıldığı yazılıyor. Bu bahçeler 1. Ahmet döneminde padişah bahçeleri arasına katılmış ve bundan sonra bölgeye değişik zamanlarda, gereksinim oldukça birçok yapı eklenmiş. Devrinin en özenle yapılmış yapıları arasında sayılabilecek olan bu yerler, burayı yapı bakımından bir yaşam alanı haline getirmiş.
Yıldız Sarayı Tanzimat Dönemi ‘nde siyasi yaşamın asıl eksenini oluşturan Bab-ı Ali’yi gölgede bırakmış. 1882’de Mithat Paşa ve Mahmut Celaleddin Paşa’nın idamına hükmeden saray mahkemesi Yıldız Sarayında gerçekleşmiş ve bu nedenle Yıldız Mahkemesi adını almış. Bu tarihten sonra Yıldız Sarayı, Il. Abdülhamid’in yönetimine istinaden bir ‘korku’ merkezi olarak ünlenmiş ve bir dönem ‘yıldız’ sözcüğünün Osmanlı basınında kullanımı, siyasi çağrışımları olabileceği gerekçesiyle, Il. Abdülhamid’in sansür idaresi tarafından engellenmiş. Sultan Abdülhamit’in 1909 yılında 31 Mart Vakası’ndan sonra tahttan indirilmesi üzerine saray bir halk kalabalığı tarafından yağmalanmış ve kısmen de yakılmış.
Her metrekaresne ‘altın’ döküldü Yıldız Sarayı, hakkında en çok konuşulan, rivayetler söylenen Osmanlı saraylarından biri. Mesela, Il. Abdülhamid’in Malta, Çadır, Şale, Kaskat, Limonluk, Set ve Cihannüma köşkleri ile Saray Tiyatrosu’nu inşa ettirirken, yerli ve yabancı uzmanlara büyük paralar harcayarak düzenlettiği koru için hatıra defterinde ‘her metre karesine altın döküldü’ ifadesine yer verdiği biliniyor. Cumhuriyetin ilanından sonra da Yıldız Korusu’nda yeni düzenlemeler yapılırken, 1925’te bir İtalyan işletmeciye verilen ve bir casino olarak kullanılan Şale Köşkü, Atatürk’ün emriyle bu işletmeciden alınıp boşaltılarak yanlış bir kullanımın önüne geçildi. 1930’larda Yıldız Sarayı kompleksi üç bölüme ayrılırken, 1978’de Harp Akademisi’nin kendisine ayrılan bölümden ayrılmasıyla burası Kültür Bakanlığına bağlandı. Şale Köşkü TBMM’ye, koruluk ile içindeki Malta ve Çadır köşkleri ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne verildi.
İmzalanan bir protokolle, 1940’tan itibaren koru ‘Yıldız Parkı’ adını aldı. 1960-70’li yıllarda bakımsız kalan park, 1979 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Genel Müdürü Çelik Gülersoy ile İstanbul Belediye Başkanı Aytekin Kotil arasında imzalanan protokolle, içindeki köşkler restore edilerek yeniden düzenlendi ve kullanıma açıldı.
Barbaros Bulvarı yönünden girdiğinizde direkt olarak Saray’a u laşabi 1 iyorsun uz.
Saray oldukça karmaşık bir yapıya sahip olup yönetim yapıları Büyük Mabeyn, Şale Köşkü, Malta Köşkü, Çadır Köşkü, Yıldız Tiyatro ve Opera Evi, Yıldız Saray Müzesi ve İmparatorluk Porselen Üretimevi’ni kapsıyor. Ayrıca koru içindeki Yıldız Sarayı Saat Kulesi de görülmeye değer. Beşiktaş’tan Ortaköy yönüne i lerlerken, Yıldız Korusunu görünce insanın sola dönüp geçmişe bir yolculuk yapası geliyor.


Yıldız Sarayı

26 Ocak 2013 Cumartesi

25 Ocak 2013 Cuma

Wocchat

Wocchat Rastgele Kameralı Sohbet Sitesi

Wocchat kameralı sohbet sitesi chatroulette ve omegle kadar yaygın olmasada yinede kendine göre sohbet kullanıcı kitlesini bünyesinde barındırmaktadır. Sıradan sade tasarımıyla diğer random chat sitelerinden farkı yok aksine kendini biraz daha geliştirmesi gerekiyor. Chat roulette sitelerinin Arkadaş arama kısımlarındaki değişiklikleri wocchat daha uygulamadı sadece start ve next butonu olması kullanıcılarının pek hoşuna gitmeyeceğini düşünüyorum. Arkadaş arama kısmında genellikle yenilenen random chat sitelerinde “bay, bayan, yaş , karşı cinsin cinsiyeti” gibi aramala kutuları koyarak insanların aradığı partneti bulmasına olanak sağlamaları kullanıcıların rahatlığı açısından oldukça kullanışlı ve güzel bir sistem. Fakat Wocchat bu gibi durumlardan biraz daha geri kaldığı için pek kullanıcısını tutamaz diye tahmin etmek zorunda kalıyoruz.

Wocchat görüntülü sohbet sitesinin diğer özellikleri chatroulette ve omegle sitesiyle hemen hemen aynı farklı hiç bir özellik yok.

Yine her zamanki gibi bu siteyi kullanabilmek için kamera, mikrofon olması ve bilgisayarınızda adobe flash player eklentisinin yüklü olması gerekmektedir.

Her sitede olduğu gibi bu sitedede insanları rencide etmek ve adult görüntüler sergilemek yasaktır.

Sizi rahatsız eden, topluma ayak uyduramayan uygunsuz kullanıcıları rapor edebilir, sistemden uzaklaştırabilirsiniz.

Wocchat sitesi içerindeki yönetim tam anlamıyla kullanıcıların elinde olduğu için içeride yaşanan tatsızlıklardan wocchat sitesi sorumlu değildir.

Bu gibi durumlarda şikayet butonunu kullanarak ilgili kişileri rapor edebilirsiniz.


Wocchat

24 Ocak 2013 Perşembe

Kavala

kavala

kavala

İnsanları birbirine “yakın” kılan nedir? Ortak tarihleri mi? Ortak damak tatları mı? Dilleri mi? Kavala’da bütün bunları bulabiliyorsunuz. Belki kahvenin adında anlaşamayabilirsiniz. Onlar “Yunan kahvesi” der. Siz “Türk kahvesi” diye ısrar edersiniz. Ama sonunda aynı gevrek kahkahayla anlaşıp kahvenizi içersiniz. İşte o zaman daha iyi anlarsınız ki, insanları birbirine “yakın” kılan, birlikte gülebilmektir. Kavala’da insan kendini bu kadar “oralı”, hatta Türkiye’de bir sahil kentinde gibi hissediyor. Osmanlı döneminden kalan yapılar da, birçoğu Türkçe konuşan ve size “kendinizi evinizde hissettiren” Kavalalılar da o sımsıcak duyguyu artırıyor…
TÜRSAB’dan “dost eli” 28 Şubat-1 Mart tarihleri arasında Kavala’ya bir inceleme gezisi gerçekleştiren TÜRSAB heyetindeki turizmciler de Yunanlı meslektaşları tarafından böyle ağırlandılar.
Doğu Makedonya ve Trakya’nın merkezi haline gelen Kavala, geleceğini turizmde görüyor. Batı Avrupa ülkelerinin yanı sıra Türkiye’ye yönelik tanıtım çalışmalarını yoğunlaştırarak Türkiye’den daha fazla turist çekmek istiyor. Tarihin doğal güzelliklerle bütünleştiği, küçük limanı boyunca uzanan kafeleri, deniz ürünlerinin en güzel örneklerinin sunulduğu restoranları, eğlencenin, sirtakinin sabahlara kadar sürdüğü tavernaları ile Kavala gerçekten de bir turizm cenneti… Kavala’nın bu turistik ve kültürel değerlerini yakından tanımak fırsatını bulan Türk turizmciler, Yunanlı meslektaşları ile bul uştukları work-shop’ta gelecek sezonda gerçekleştirecekleri ortak projeleri tartıştılar. Makedonya ve Trakya Bölge Vali Yardımcısı’nın katıldığı toplantıda konuşan TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, turizmin ülkeler arası ilişkilerde oynadığı role değindi “Biz bugün buraya yıllardır elimizi uzattığımız Yunanistan’a yine elimizi uzatmaya geldik. Bu bir yardım eli değil, dost elidir, komşu elidir” dedi.
Konuşmasının sonundaki sözleriyle de, sadece turizmcilere değil iki ülkenin toplumlarına mesaj verdi:
“Tarihi değiştirmemiz mümkün değil, ama geleceğin mimarları olmak bizim elimizde” diyerek meslekdaşlarına olan güvenini gösterdi.
Fetihden Mübadeleye
Başaran Ulusoy’un tarih vurgusu boşuna değildi elbette. Çünkü sıkrntılarla geçse de, tarih iki ülkeyi pek çok ortak noktada bul uşturm uş.
Onlardan biri de, Kavala. Gerçekten de KavIa Türkler’e hiç de yabancı bir şehir değil… 1 387’de, 1. Murat zamanında Osmanlı topraklarına katılan kent yüzlerce yıl Türk hakimiyetinde kalmış, 1. Balkan Savaşı’nda Bulgarlar ve 2. Balkan Savaşı esnasında Yunanlılar tarafından ele geçirilmiş. Fetih’ten sonra Anadolu’dan getirilen Saruhan Türkleri Kavala’ya yerleştirilmiş ve 1923’deki Nüfus Mübadelesi’ne kadar da burada yaşamışlar. Aynı mübadele sonucunda Anadolu’da yaşayan pek çok Rum kökenli vatandaş da Yunanistan’a göç etmek zorunda kalmış. Bugün Kavala halkının önemli bir bölümünü işte o eski dostlar, Anadolu’dan göçen Rumlar oluşturuyor. Bu nedenle Kavala’ya giden Türkler dil konusunda pek de zorluk çekmiyorlar…
Osmanlı’nın izleri
Kavala en parlak dönemlerini Kanuni Sultan Süleyman ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa zamanında yaşamış. Kanuni Sultan Süleyman’ın Akdeniz’deki donanmasına üs olarak da hizmet veren sahil kenti, onun döneminde pek çok açıdan gelişmiş ve önemli yapılara sahip ol m uş.
Bunların en dikkat çekeni istanbul’dakileri anımsatan ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan su kemerleri. Bunun yanısıra Panagis tepesindeki Bizans Kalesi genişletilmiş, surlar onarılmış. Bugün “Muhteşem Yüzyıl” dizisiyle gündeme gelen Sadrazam Pargalı İbrahim Paşa da kentin imarına katkılarda bulunmuş. Cami, mescid, mektep, medrese, zaviye, hamam ve çeşme gibi eserler inşa ettirmiş ve bunları vakıflara tahsis etmiş. 0 dönemden kalan Maktul brahim Paşa Camii 1926’da Agios Nikolaos adı altında kiliseye dönüştürülmüş.
Mehmet Ali Paşa’nın izleri
Kavala, Mısır’a hükümdar olan ve Osmanlı’yla yaptığı savaşlarla bilinen Mehmet Ali Paşa’nın memleketi aynı zamanda. Paşanın doğduğu ve şehirden ayrılana kadar yaşadığı ev, bugün hl dimdik ayakta ve müze olarak ziyaretçilere açık. Evin hemen yanında da paşanın at üstünde heybetli bir heykeli yer alıyor. Heykelin altındaki ‘Osmanlı’ya isyan eden Mısır Kralı Mehmed Ali’ ifadesi dikkati çekiyor. Sokağın adı da Mehmet Ali Sokağı… Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından yaptırılan külliye binası da tarihe direnen yapılardan. 181 7’de inşa edilen imaretin sıra sıra kurşun kubbeli mimarisi, jstanbul’daki Topkapı Sarayı’nı anımsatıyor.
Zamanında medrese, mektep ve aşevi olarak kullanılan bu imaret, bugün Yunanistan’ın en değerli oteli olarak işlev görüyor. Otele isim verilirken de aslına sadık kalınarak “İmaret” denilmiş.
Tütün Ticaret Merkezi
Kavala, hem tütünün seçkin bir türü olan “Basma” kalitesinin ekildiği bölgelere yakın olması hem de büyük ticaret gemilerinin yanaşabileceği tabii bir limana sahip olması nedeniyle,19. yüzyılda Balkan Yarımadası’nın tütün ticaret merkezi haline gelmiş. Tütün ticaretinin önem kazanması kentin sosyal yaşamını da etkilemiş, tütün imalatını yerinde kontrol etmek isteyen Avrupalı ticaret şirketleri buraya gelmiş, bir çok Batılı ülke konsolosluk açmış. Tütün üretimi ve ticareti, bir yandan Avrupa ile ticaret yapan kozmopolit bir burjuva sınıfı yaratırken, diğer yandan da güçlü bir işçi hareketinin doğmasına neden olmuş. Kavala Balkanlar’daki ilk sendikal ayaklanmaya, ilk greve ev sahipliği yapmış.1950’lerde Virginia tütününün tercih edilir olması ve çokuluslu şirketlerin devreye girmesiyle kent bu açıdan önemini kaybetmiş ama görkemli bir Tütün Müzesi geçmişin anılarını yaşatıyor.
“Geçmiş”… Aslında Kavala’da insanın aklına en çok takılan sözcük bu. Hemen her bina, hemen her ayrıntı sanki geçmişten bir iz…
Sanki eski bir dostun hatırası…
Kaynaklar diyor ki; Kavala MÖ 7. yüzyılda Taşoz’dan gelen göçmenler tarafından kurulmuş. o zamanlar adı Neapolis, yani Yeni Şehir’miş. Bugünkü adını ise italyanca “at” anlamına gelen “cavallo” sözcüğünden almış. Çünkü MÖ 2. yüzyıldan itibaren Kavala, Bizans’tan Roma’ya gidip gelen yolcuların atlarını değiştirdiği bir konaklama noktası ol m uş.
Kavala, artık o eski günlerin çok uzağında. İçine kapanmış, yolların uzağında bir kente dönüşmüş. Ama şimdi bir umudu var:
Türkiye’den gelecek ziyaretçileriyle kabuğundan çıkmak istiyor. Eski dostlarını bekliyor.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa
Kavala denince akla ilk gelen isim Kavalalı Mehmet Ali Paşa olur. 1769 Kavala doğumlu Osmanlı Paşası, Napolyon’un Mısır’ı işgaline karşı gönderilen orduda görev alır ve kısa zamanda komutanlığa yükselir. Vali Hüsrev Paşa’ya karşı düzenlenen ayaklanmadan yararlanarak 1805’te Mısır valisi olur. Ancak bununla yetinmez ve Il. Mahmut döneminde Mora’da patlak veren isyanı bastırdıktan sonra taleplerini artırır.
istediği Suriye Valiliği verilmeyince Osmanlı’ya karşı ayaklanır. Mehmed Ali Paşa’nın, Osmanlı yönetimiyle giriştiği nüfuz ve toprak mücadelesi imparatorluk sınırlarını aşarak Rusya ve Batı devletlerinin de karıştığı, tarihte ‘Mısır Meselesi’ olarak anılan bir siyasi soruna dönüşür.
Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın adı ‘isyanla’ birlikte anılsa da ‘sadakat’le son bulur. Paşa 1841’de stanbul’a gelip padişaha bağlılığını bildirir. Osmanlı’yla uzlaşmaya varır. Mehmed Ali Paşa’nın neslinden gelenler zaman içinde merkezle bağlarını zayıflatarak, valilikten hıdivliğe, oradan da bağımsız Mısır Krallığı’na yükselirler.
Batı’daki anlamıyla örgütlenmiş bir aristokrasinin bulunmadığı, soyl ul uğun devletçe önemsenmediği Osmanlı’da Kavalal ı Mehmet Ali Paşa Ailesi bu geleneği kırarak kendisine ‘hanedan’ statüsü kazandırır. Yılın bir bölümünü stanbul’da geçiren aile şehre Mısır Apartmanı, Atlı Köşk, Sait Halim Paşa Yalısı gibi muhteşem yapılar kazandı rır.
Hanedan üyelerinin görkemli yaşam biçimleri ve Avrupa’dan ithal ettikleri modalar Osmanlı Saray çevresini de etkiler.


Kavala

İznik

iznik

iznik

İnsan lznik’i görünce, “Pekala bir vapur ya da otobüsle de ‘zamanda yolculuk’ yapılabilirmiş” diye düşünüyor. Selçuklu Devleti, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi dört büyük medeniyete ev sahipliği yapmış olan bu kent; kıyısında piknik yapabileceğiniz gölü, altında kitap okuyabileceğiniz zeytin ağaçları, her biri bir sanat eseri kıymetinde çinileri ve tarihin izlerini üzerinde taşıyan surları, kapıları, camileri ve kiliseleriyle dünyada eşine az rastlanır güzellikte bir antik şehir. Bursa’ya bağlı olan İznik’in tarihi, MÖ 316 yılına kadar uzanıyor. Çağlar boyunca pek çok farklı kültüre ev sahipliği yapan ve Çakırca Höyüğü, Berber Kaya, Asklepios Tapınağı, Dörttepeler Tümülüsü, Roma Tiyatrosu, Ayasofya Müzesi, Yeşil Camii gibi tarihi eserleri olduğu gibi muhafaza eden kent, bu özelliğiyle ‘açıkhava müzesi’ sıfatını fazlasıyla hak ediyor. Makedonya imparatoru Büyük Iskender’in generali Antigonus tarafından MÖ 316 yılında Antigonela adı verilen kent, İskender’in ölümünden sonra Antigonus ile General Lysi makhos arasındaki savaşı Antigonus’un kazanması üzerine, eşi Nikaia’nın adıyla anılmaya başlanmış. Bugün kullandığımız İznik ismi eski adı olan Nika’dan geliyor. Dönemde yaygın bir dönüştürme kuralına göre adın önüne Rumca ‘sur içinde’ anlamında olan ‘is’ eki getirilerek lsnika olan isim Türkçede Iznik olmuş.
Birinci Konsil’e ev sahipliği yaptı Roma ve Bizans dönemlerinde
önemli bir dini merkez olan kent, 20 Mayıs 325’te Hristiyanlar arasında çıkan anlaşmazlıkların çözüm önerilerinin konuşulduğu büyük bir toplantıya, Birinci Konsil’e, ev sahipliği yapmış. İmparator Constantinus’un da katıldığı toplantıda Hristiyanlıkla ilgili yortu günleri ve Nika Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik metin kabul edilmiş. 787 yılında Iznik Ayasofya’sında bu kez, yıl. Konsül toplanmış. 1331 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele geçirilen Iznik, Osmanlı idaresinde sanat, ticaret ve kültür merkezi olmuş. Orhan Gazi Medresesi’nde dönemin ünlü isimleri talebelere ders vermiş, Davud-u Kayseri, Ebul Fadıl Musa, Eşrefoğlu Abdullah Rumi gibi ünlü tasavvuflar çeşitli eserler ortaya koymuş. Osmanlı döneminin ilk camisi, medresesi ve imareti de İznik’te inşa edilmiş. 15. ve 16. yüzyıllarda Iznik bir sanat merkezi olmuş, dünyaca ünlü çini ve seramikler burada üretilmiş.
Gönülden seramiğe.
İnce iŞçiliği, desenlerinin zarafeti ve ustalarının emeğiyle gönül çelen Iznik çinisi ilk olarak 15. yüzyılda ortaya çıkmış.
0 dönemde yapılan Bursa Yeşil Camii ve Türbesinde ve Bursa Muradiye Camii’nde ilk örneklerine rastlamak mümkün. 16. yüzyılda ise Osmanlı Devleti’nin de güçlenmesi ve yeni yapıların ortaya çıkmasıyla znik çinisi en ihtişamlı günlerini yaşamış. 17. yüzyılda Iznik çinisi kaybolmaya başlamış ve 18. yüzyıl başlarında neredeyse tamamen yok olmuş. 300 yıl aradan sonra 1985’te Faik Kırımlı Usta, Istanbul’dan Iznik’e gelerek Eşref Eroğlu ve eşi Seyhan Eroğlu ile birlikte bir atölye kurmuş ve Iznik çinileri tekrar üretilmeye başlanmış. Osmanlı Türk sanatının zirvelerinden biri olan Iznik çinisi bugün zrıik’teki çeşitli atölyelerde yaşatılıyor. Iznik Belediyesi Iznik çinisinin üretimi ve satışı konusunda çok hassas. Satış yetkisi olmayan yerlerde, hele mnarketlerde çini satılmasına izin verilmiyor. Iznik çinisi sadece Türkiye’de değil, dünyanın dört bir tarafında da büyük ilgi görüyor.
Iznik Çini Vakfı’nın ürettiği çiniler, Ingiltere’deki Oxford Üniversitesi İslam Kültür Merkezi’nden, Japonya’nın Tokai metrosuna kadar birçok yerde duvarları süslüyor. Çinicilik epey zahmetli bir zanaat. Çiniler üretim aşamasında iki kez 950 derecelik fırınlarda pişiriliyor. İkinci fırınlama öncesi sırlama işlemi yapılıyor. Ikinci pişirme işleminden sonra çiniler hazır hale geliyor ve ustaların gönüllerinden akan ilham seramiğe aktarılıyor. ‘Askania’nın kıyısında…
Eskiçağ’da ‘Askanla’ diye anılan znik Gölü’nün etrafı zeytinlikler, sebze meyve bahçeleri ve bağlarla çevrili. Göl ve çevresinin doğal mesire alanı olarak kullanılabilmesi için kıyıya kameriyeler yapılmış, halkın açık havada spor yapabilmesi amacıyla sahil bandına çeşitli spor aletleri yerleştirilmiş. Yılın her mevsimi ziyaretçilerin uğrak merkezi olan gölün kuzeyinde Samanlı Dağları, güneyinde Katırlı Dağları yer alıyor. Yemyeşil orman manzarasıyla, masmavi göl manzarasının uyumu muazzam, manzara göz okşuyor. Gölün suyu tuzsuz olduğu için tarlaların sulanması için elverişli. Gölde en çok sazan balığı yetiştiriliyor. Bu arada göl kıyısındaki restoranların çoğu aynı zamanda konaklama hizmeti de veriyor.
Surlar, kapılar ve anıtlar şehri
İznik bir açık hava müzesi dedik ya; adım başı karşımıza çıkan kapılar, köprüler, surlar da işte bunun en önemli kanıtı. İznik’in çevresini çokgen şeklinde kuşatan dört ana (istanbul Kapı, Yenişehir Kapı, Lefke Kapı, Göl Kapı) ve 12 tali kapısı bulunan surlar, 4 bin 970 metre uzunluğunda. jznik’in iki ana caddesinin kesiştiği noktadan bakıldığında da bu dört ana kapıyı görebiliyoruz. Yüksekliği 10-1-3 metre arasında değişen surlarda, yuvarlak ve kare şeklinde 114 burç varmış. Helenistik dönemde inşa edilmeye başlanan surlar, Roma ve Bizans dönemlerinde yapılan yeni ilavelerle günümüzdeki şeklini almış.
Obelisk Anıtı da görülmeye değer eserlerden. Kentin 5 km. kuzeyinde bağ ve bahçeler arasında yükselen bu mezar anıtı, Eski Roma Yolu üzerinde yer alıyor, ‘Dikilitaş’, ‘Nişantaşı’ ve ‘Beştaş’ adlarıyla da biliniyor. MS 1. yüzyılda C. Caslus Philiscus adlı varlıklı bir Bithynialı anısına yapıldığı üzerindeki Helence kitabeden anlaşılıyor. 12 metre yüksekliğindeki anıtın tepesinde bulunan altıncı taşın üzerinde vaktiyle bir kartal ya da zafer tanrıçası Nike’nin olduğu sanılıyor.
Bir kilise, bir cami…
İznik’in en önemli iki mimari yapısından birinin kilise, diğerinin ise cami olması, buranın nasıl zengin bir kültürel geçmişe sahip olduğunun kanıtı gibi adeta. Günümüzde müze olarak kullanılan ‘Iznik Ayasofyası’nın kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte 4.- 8. yüzyıllar arasında inşa edildiği bilinen bazilika planlı bir kilise. 7. Konsil de burada toplanmış. 350 piskopos ve çok sayıda keşişin katıldığı 7. Konsil bütün Hristiyanlarca kabul gören son Konsil ve bu inancın şekillenmesinde epey önemli rolü olmuş. Hristiyanlar için önemli bir yapı olan Ayasofya her yıl çok sayıda Hristiyan ziyaretçiyi ağırlıyor.
Hacı Musa tarafından inşa edilen Yeşil Camii’nin adı yeşil çinili ve tuğlalı minaresinden geliyor. Erken Osmanlı döneminin tek kubbeli camileri arasında en görkemlilerinden olan mermer caminin mihrabındaki zengin taş işçiliği görülmeye değer. Gövdesi mavi ve yeşil renkli çinilerle zikzaklı mozaik tekniğiyle bezenmiş olan Yeşil Camii, ‘İznik’in sembolü’ diye de biliniyor.


İznik

23 Ocak 2013 Çarşamba

Omegle TR

omegle

omegle

Chatroulette ile popüler olan random chat sitelerinin ilklerinden olan omegle sitesi dünya üzerinde en fazla kullanıcısı olan sitelerden birisidir. Dünyanın dört bir yanından hiç tanımadığınız insanlarla tanışmak artık o kadar zor bişey değil. Google arama motoruna “omegle” yazarak siteye giriş yaparak sohbete dahil olun ve dilediğiniz kişiyle sohbet ederek boş vakitlerinizi eğlenceli bir hale getirmek sizin elinizde. Dilerseniz txt bölümünden ingilizce pratik yaparak ingilizcenizi geliştirebilir derslerinize yardımcı olmasını sağlayabilirsiniz.

Omegle tr sitesi son bir kaç yıldız gündeme gelen bir site olmasına rağmen çok kısa sürede yükselişe geçen nadir sitelerden biridir.

Omegle sitesinde Adobe flash player, mikrofon ve kameranız olması gerekmektedir.

Auto araması ve cinsiyet seçimleriyle kullanıcılarına kolaylık sağlayan omegle üyeliksiz ve hiç bir ücret talep etmeden kullanıcılarına hizmet sunan kaliteli sitelerden birisidir.

Kameralı Sohbet Odalarına KATILIN


Omegle TR

Chatroulette nedir?

chatroulette

chatroulette

Chatroulette Rastgele hiç tanımadığınız kişilerle sohbet etmenize olanak sağlayan nadir sitelerden birisidir.

Chat roulette ismindende belli olduğu gibi rastgele sohbet sitesidir. 2009 yılında Andrey Ternovskiy adlı rus bir öğrenci tarafından kurulan “Chat Roulette” sitesi kısa zamanda dünya üzerinde yayılmaya başlayan nadir sitelerden birisi olmayı başardı.

Site içerisine girdiğinizde Auto yada manuel olarak arama yapabilir. Karşınızdaki insanlarla kameralı ve sesli bir şekilde sohbet edebilir. Beğenmediğiniz kullanıcıların sayfasını kapatarak yeni bir arayışa geçebilirsiniz.

Peki diğer kameralı sohbet sitelerine nadiren bu sitenin yapısı kullanıcılar tarafından neden tutuldu diye düşünecek olursak ?

Aslında diğer kameralı sohbet sitelerinin yapımı daha zor ve ugraş gerektirdiğini hepimiz biliriz. Yok kanal içerisinde güvenliği sağla, yok edepsiz nickleri uzaklaştır, yok kullanıcıların küfür etmemesini veya başkalarını rencide etmemesini sağla gibi şeylerle ugraşmak yerine, Chat yönetimini kullanıcıların eline bırakmak çok daha mantıklı. Chat rulet sisteminde kullanım veya yönetim tamamen sizin elinizde. Kötü bişey olduğunu hissettiğiniz anda odadan çıkıp çıkmamak arkadaş arayışına geçip geçmemek tam anlamıyla sizin elinizde…

Sisteme girer girmez kullanıcının rastgele bir şekilde karşısındakini görmesi. Yani diğer sitelere nadiren kullanıcı veya arkadaş aramaya tenezzül etmeden direk olarak karşısına çıkması chat ruletin tutulmasının en büyük etkenlerinden birisi. Sebebi kullanımı kolaylaştırmak… Belki bu sistemi yapmak diğer sistemleri yapmaktan daha kolay ve öyle olduğuda kesin. Bu projeyi hayata geçiren kazanır misali. Rus öğrencinin bir tanesi bu siteyi yapıp hayata geçirdi. Ve geliştirildiği sürece popülerliğini kaybetmeyebilir.


Chatroulette nedir?

Chat Rulet Türkçe

chat rulet türkçe

chat rulet türkçe

Chat Rulet Türkçe

Chat rulet dünyanın her bölgesinden giren insanların birbirlerini hiç tanımadan sohbet edebilecekleri bir chat sistemidir. Kullanımı oldukça rahat ve üyelik sıkıntısı olmadan sohbet odalarına girip direk kamera ve mikrofonu aktive ederek sohbet edebileceğiniz bir sistemdir. Kullanıcıların eğlenceli aktiviteleriyle oldukça popüler olmaya devam etmektedir. Chatroulette dünya üzerinde sohbet sitelerine yep yeni bir anlam kazandırmaya devam ediyor. Alıştığımız diğer sohbet sitelerinden farkı ise sıradan sohbet odaları , Moderatörler veya odaların içerisinde arkadaş bulma gibi bir çabanız olmayacak ve olmuyorda.

Chat rulet sitesine direk giriş yaparak adobe flash player kutucuğundan kamera ve mikrofonunuzu aktive eder etmez start butonuna basarak arkadaş aramaya başlayabilir. Tarzınıza uygun birini bulduğunuzda onunla sohbet edebilir, Aksi olması haline next butonuna basarak yeni birisini bulabilirsiniz.

Chat rulet sitesini 18 yaş altı arkadaşların kullanmasını kesinlikle tavsiye etmiyoruz. İçeride her ne kadar chat sistemini doğru kullanmaya çalışan insanlar olsada bu durumu su istimal edecek kişilerde bir o kadar fazla olduğunu söyleyebiliriz.

Chat Rulet kullanımında kısa yollar varmıdır?

Genelde mirc kullanıcıları yada sohbet sitelerindeki eski kullanıcılar bu duruma çok alışkındır. Ve kısa yolların olması insanları dahada rahat ettirdiğini söyleyebiliriz.

Mouse ile tıklamak kullanıcıların pek hoşuna gitmez (özellikle eski sohbetcilerin) Chat ruletin böyle bir uygulama yapması kullanım kolaylığını kullanıcılarına sunması gayet hoş ve düşünceli bir davranış.

Kameralı Sohbet Odalarına KATILIN


Chat Rulet Türkçe

Camfrog

camfrog

camfrog

Dünyanın en popüler kameralı sohbet sitelerinden bir tanesi olan camfrog 2001 yılından beri dünyanın bir çok ülkesinden katılan kullanıcılarına hizmet veriyor.

2001 yılında açılan camfrog çok kısa bir süre içerisinde yayılarak pek çok ülkenin en popüler kameralı sohbet sitelerinden birisi olmayı başardı. Camfrog msn , skype tarzı bir program özelden ve genelden kameralı ve sesli bir şekilde sohbet edebilir, yeni odalara katılabilir yada vip üye olarak dünya üzerindeki tüm ülkelerden arkadaş edinebilme ihtimaliniz var. Dilerseniz camfrog içerisindeki resmi bayilerle görüşüp kendi odanızı oluşturup arkadaş ortamı oluşturabilirsiniz.

Dilerseniz Camfrog Türkiye odasına katılarak çeşitli konularda tartışabilir hoş vakit geçirebilirsiniz. Yada general yazan butona tıklayarak müzik odalarına geçip müzik eşliğinde camfrog kullanıcılarıyla sohbet edebilirsiniz. Ses kalitesi ve görüntü akımının kalitesi oldukça iyi ve kaliteli diyebiliriz.

Camfrog Odaları General / Deaf / 18+ diye 3′e bölünüyor

General odalarda camfrog türkiye odası dışında genelde müzik yayını yapılarak vakit geçiriliyor. Ve çeşitli aktivelerle kullanıcılara hoş vakit geçirmelerini sağlıyorlar. Çeşitli aktiviteler camfrog’un kalitesini oldukça arttırdığını söyleyebiliriz.

Deaf odaları sağır ve dilsizlere ait bir bölüm türkiye üzerinde sağır dilsiz’lere yönelik bir site olmadığı için camfrog üzerinde takılmayı tercih ediyorlar ve camfrogu zevkli kılan şeylerden biriside her kesime hitap etmesi.

18+ bölümüne adındanda belli olduğu gibi reşit olmayanların girmesi uygun değildir. Bu bölümde kullanıcıların rahat konuşulacağı bir bölüm diye adlandırabiliriz.

Camfrog üzerinden hiç bir şekilde ücret talep etmedende üye olabilir sohbete dahil olabilirsiniz.

Kameralı Sohbet Odalarına KATILIN


Camfrog

21 Ocak 2013 Pazartesi

Chatroulette Türkçe

chatroulette türkçe

chatroulette türkçe

Bildiğiniz üzere chatroulette sitesi dünya üzerinde oldukça popüler olmaya başladı. Son yılların gözdesi olan chatroulette sitesini türkçe olarak nasıl kullanabiliriz. Yada bu siteye benzer türkçe bir site varmı ? Tabiki bu siteye benzer bir çok site var türkçe olarak azınlıkta olsada chatroulette.com.tr sitesini ziyaret ederek bu sistemi tam anlamıyla türkçe bir şekilde kullanabilirsiniz. Diğer chatroulette sitelerine nadiren kullanıcısı yok denecek kadar az olsada belki bir ihtimal zamanla dolar diye düşünüyoruz… Oldukça rahat ve kullanışlı bir scriptleri olduğu söylenebilir. Cinsiyetinizi belirterek ve aradığınız kişininde cinsiyetini işaretleyip direk olarak bağlan butonuna tıkladığınızda 5 saniye içerisinde karşınıza kullanıcılar geliyor.. Değiştir butonuna basabilir, sohbet edebilir yada ayrıl butonuna basarak sistemi kapatabilirsiniz.

Sistemi kullanmak oldukça basit ve kolay olduğu söylenebilir. Internetten anlamayan kullanıcılar bile çok rahat bir şekilde sohbete katılabilir. Sitenin türkçe anlaşılır bir şekilde olması gayet hoş can sıkan konu ise çok fazla reklamın olması insallah bu durumda zamanla düzelir.


Chatroulette Türkçe

20 Ocak 2013 Pazar

xat sohbet

xat

xat

xat yaş ortalaması genelde 12 ile 20 arası değişen bir sohbet sitesidir. Genel olarak genç kesimin tercih ettiği xat sohbet sitesi çok karmaşık fakat alışan kişiler için bırakılması zor bir sohbet sitesidir. Genel olarak xat ana sitesinden oluşturulan embed kodlarını kendi sitelerine atarak grup oluşturan ve o grubu popüler yapmaya çalışan genç kesim bu siteyi ayakta tutmaya çalışıyor. Mahkeme kararıyla kapanması xat sohbet cilerinin işini baya zorlaştırsada yinede xat odalarına çeşitli proxy programlarıyla giriş sağlanabiliyor. Sohbet odalarına girildiğinde yaş ortalaması biraz küçük olduğu için küfür oranı diğer sitelere nadiren biraz daha fazla buda yaşı küçük arkadaşların sohbet etmeyi bilmemesinden kaynaklanıyor. Site içerisinde eğlenceli olan yönü kamera olması ve multi olarak karşılıklı sohbet edilebilmesi. Sanırım xat sohbet sitesini eğlenceli hale getiren aktiviteler bunlar diye düşünüyoruz.

Sohbet odalarına katılmak için TIKLAYIN


xat sohbet

Flipchat

flipchat

flipchat

flipchat, chatroulette ve omegle benzeri random chat yapmamıza olanak sağlayan bir kameralı sohbet sitesidir. Diğer random chat sitelerine nadiren flipchat daha kullanışlı bir scripte benzediği kesin. Üyelikli ve arkadaş listesi bulunan flipchat kullanıcılarının arayışını dahada kolaylaştıran bir script geliştirmeyi başardı. Henüz ismi dünya üzerinde daha az duyulmuş olsada çok yakında diğer siteleri hızla yakalayacağı söylenebilir. Üye olarak cinsiyetinizi belirleyip karşı cinsten arama yapabilme imkanınız mevcut. Bu özellik basit gibi görünebilir ama kullanıcıların genellikle sanal alemde arayışları bellidir. Çoğunluk olarak karşı cinslerle sohbet etmeyi tercih ederiz.

Sisteme üye olarak ülkenizi , cinsiyetinizi belirleyip hangi ülkeden arama yapacaksanız oradan ülkenizi seçerek sohbete katılabilirsiniz.

Görünümü ve kullanım kolaylığıyla göz dolduran bir yapısı var. Bu sistemin oldukça kaliteli ve önü açık olduğunu vurgulamak lazım…

Kameralı Sohbet Odalarına KATILIN


Flipchat

FaceBuzz

facebuzz

facebuzz

Insanlarla birebir sohbet etmeyi ve arkadaş bulmayı kolaylaştıran bir sistem. Yabancı hiç tanımadığınız insanlarla konuşarak derdinizi paylaşabilir ve eğlenceli dakikalar yaşayabilirsiniz. Insanlarla tanışmanın en kolay yollarından birisi olan facebuzz içerisinde çeşitli süprizlerle karşılaşabilir ve eğlencenin doruklarına ulaşabilirsiniz. Facebook gibi sosyal medya sitelerindende girişleri mevcuttur. Dilerseniz facebooktan hiç çıkış yapmadan bu siteye dahil olabilme imkanınızda var. Face Buzz Video Konferans scripti kullanıcılarının rahatlığı için oldukça güzel ve kullanışlı bir şekilde yazılmış bir yazılım. Zaten böle olmasa dünyada bu kadar tutulması imkansız. Diğer sitelere nadiren arkadaş bulma çabası yok, arayış içerisinde girmek yok , genel sohbet odalarında sohbet ederek banlanmak yok. Birebir karşılıklı sohbet edebilme imkanlarını size sunan face buzz sitesinin nimetlerinden faydalanmanız gerekli diye düşünüyoruz. Insanlarla tanışmak Chatroulette, Omegle , Facebuzz gibi siteler çıktıktan sonra çok daha kolaylaştı.. Bu sitelere takılarak ingilizcenizi geliştirme olanağınız oldukça yüksek, fakat yararı olduğu kadar zararlarıda mevcut. içeride uygunsuz ve dengesiz insanlarla karşılaşabilir, beklemediğiniz görüntülerle baş başa kalabilirsiniz bu gibi durumlarda kullanıcıları rapor ederek gerekli kişiyi yetkililere bildirebilirsiniz.

18 yaşından küçüklerin girmesini kesinlikle sakıncalı olarak görüyoruz, sistemin çalışması için gerekli olan şeyler ise kamera , mikrofon ve Adobe flash player olması yeterlidir.

Kameralı Sohbet Odalarına KATILIN


FaceBuzz

YeeChat

yeechat

yeechat

YeeChat Aslında Flashchat123 sistemini kullanmaktadır. Flashchat123 sistemi çok eskiden beri gündemimizde var fakat çok tanınmış bir script değil. Kullanıcıların içeride pek rahat ettikleri söylenemez. Sistemin özellikleri kameralı ve sesli bir şekilde oda içerisinde insanlarla konuşabilir ve çeşitli tartışmalara katılabilirsiniz. Fakat bu sistemin özellikleri sesli chat sitelerinden farklı değil iconların ve sistemin yapısı kullanıcıların rahat etmesini engelliyor. Ses kalitesinin düşüklüğüde cabası… Sitede fazla kullanıcılar fazla online olabilsinler diye kredi sistemi koyuldu her dakika krediler sürekli yükseliyor. Kullanıcıları tutabilmek için güzel bir uygulama fakat yeterli olmadığını düşünüyoruz. Kameralı sohbet kullanıcılarının rahat edebilmeleri için kötü görüntüyü ortadan kaldırmak önemli. Sistemin yapısı , duruşu bile kullanıcıların rahatlığı için uygun değil. Tabiki herkesin zevkleri ve renkleri tartışılmaz ama gerçekten iyi bir yazılım olmuş olsaydı şu an hatırı sayılır scriptlerden bir tanesi olmuş olurdu. Büyük sitelerin hiç birisi bu scripti kullanmayı tercih etmemektedir.

Kameralı Sohbet odalarına bağlanmak için TIKLAYINIZ


YeeChat

YeeChat

yeechat

yeechat

YeeChat Aslında Flashchat123 sistemini kullanmaktadır. Flashchat123 sistemi çok eskiden beri gündemimizde var fakat çok tanınmış bir script değil. Kullanıcıların içeride pek rahat ettikleri söylenemez. Sistemin özellikleri kameralı ve sesli bir şekilde oda içerisinde insanlarla konuşabilir ve çeşitli tartışmalara katılabilirsiniz. Fakat bu sistemin özellikleri sesli chat sitelerinden farklı değil iconların ve sistemin yapısı kullanıcıların rahat etmesini engelliyor. Ses kalitesinin düşüklüğüde cabası… Sitede fazla kullanıcılar fazla online olabilsinler diye kredi sistemi koyuldu her dakika krediler sürekli yükseliyor. Kullanıcıları tutabilmek için güzel bir uygulama fakat yeterli olmadığını düşünüyoruz. Kameralı sohbet kullanıcılarının rahat edebilmeleri için kötü görüntüyü ortadan kaldırmak önemli. Sistemin yapısı , duruşu bile kullanıcıların rahatlığı için uygun değil. Tabiki herkesin zevkleri ve renkleri tartışılmaz ama gerçekten iyi bir yazılım olmuş olsaydı şu an hatırı sayılır scriptlerden bir tanesi olmuş olurdu. Büyük sitelerin hiç birisi bu scripti kullanmayı tercih etmemektedir.

Kameralı Sohbet odalarına bağlanmak için TIKLAYINIZ


YeeChat

19 Ocak 2013 Cumartesi

Adana

adana

adana

Şafak. Seyhan Nehri pembe ve türkuvaz. Uzaklar gözerimince sarı, uydurukçuluğun “sosyetik pembe” dediği fuşya; doğu yakası şarap, şampanya, kiraz çiçeği. Gökte çok az bulut var, suda bulutlar kayısı rengi… Nehir ve şehir gecenin renklerini silen sabah göğünün altında anbean değişiyor… Açılıyor lacivert. Bakışlarımızda oynaşıp duruyor tel tel beyaz ve bakır kızılı.
Açılıyorum…
İnsan tenini delip geçerken sarardıkça kızışıyor güneş. Açılıyorum ve istiyorum ki kent de açılsın bana, açılsın benim
le. Açılıyor kapılar. Varoşlar caddelere iniyor. Kentliler, buna “güne başlamak” diyor. Günü bitirme zamanının renkleri ve yüzleriyle güne başlamanın renkleri, yüzleri, ağaçları, sokakları arasında eşikteyim. İstiyorum ki açılsın kentin kapıları. Onunla oturup kalkayım.
Seyhan Nehri’ni arkama alıp Adana Tren Garı’na doğru yürürken düşünüyorum. Bir insana bir kenti, o kentin edebiyatçısı, sanatçısı sevdirmişse; o insan, o kente edebiyatın şavkıyla gönül bağlamışsa, o kentin içinde yaşayan yüz binlerce insandan daha az ait değildir oraya…
Adana’nın şu salkım sıcağının ortasında, tren garının kenarında gelip geçenleri seyrederken gönül Orhan Kemal’e şükranla başlamayı söylüyor… Çünkü o yalnızca Adana değildir. Çukurova’dır. Irgadı, tanığı, krtibi, dövüşçüsü, futbolcusu, yazarıdır.
Adana’da tren garının kenarında insanın beynini baykuş gözü gibi firdöndüren bu sıcağın ortasında bir fotoğraf beliriyor: Yaşar Kemal, Orhan Kemal’le arkadaşlığının ilk gününü anlatırken çekmiş bu fotoğrafı, sözlerle çekmiş:
“0 gün Adana istasyonuna gittik. Adana istasyonu bir yırtık pırtık insan pazarıdır. Binlerce insan gece gündüz, toprak gibi, o istasyonda kaynaşır durur. İstasyonun önü o zamanlar boştu. Her gün o düzlükte on beş, yirmi köy kalabalığı hasta sayrı, sıtmalı kaynaşır dururdu. İnsanlıktan çıkmış, kılıktan çıkmış, üstleri başları paramparça binlerce insan… Hayvan hayatından daha aşağı bir durumda… Bir içimlik suya muhtaç insanlar… Orta Anadolu’dan dimdik gelmiş, Çukurova’da hastalanmış, sıtmadan zangir zangır titreyen insanlar…
“Orhan:
“Bak’ dedi, ‘şair arkadaş, bunlardan yana mıyız. Temir ağadan yana mı?”
Şimdi tren garının önündeki boşlukta kaynaşan insan kalabalığının bir kısmı kuşkusuz 1940’lı yıllardan da beter, bir kısmı o yılların kılıksızlığında değil. Ama usta yazarın sorusu değişmiştir diyebilir miyiz?
Bütün ağaçlarıyla, kuşları, suyu, toprağı ve yüreğiyle güneşi emen bir gezegendir Adana. Türkiye’nin beşinci büyük şehridir. 0 hem ışığın, hem kromun, demir, manganez, kurşun ve çinko yataklarının şehridir; hem serinlikten, renkten ve buğudan oluşmuş Seyhan Nehri’nin şehridir, hem de kızılca kayamet bir güneşin altında pamuk, buğday, soya fasulyesi, arpa, üzüm, yerfıstığı ve narenciyenin büyük miktarlarda üretildiği Çukurova’nın merkezidir. Bu yüzden her mevsim boydan boya ırgat dolar Adana’ya. Yoksul ve tedirgin; suskun ve hırıldayan; hasta, delişmen; hoyrat, türkü; koşturan, bezgin, umursamaz, dövüşken binlerce, on binlerce insan yagonlarla, kamyonlarla, traktörlerle girer Adana’ya…
Demiryolunun ilk öyküsüne değindi aklım bir an. Temeli, Abidin Paşa’nın döneminde, 1886’da atılan Adana-Mersin demiryolunun açılış günü akla ziyan bir kalabalık toplanmıştır. Lokomotif gara yaklaştığında kalabalık önce dehşetle uğuldamış, sonra çil yavrusu gibi dağılmıştır. Gelen, sonsuz hırıltılarla soluk alıp veren bir ejderhadır. Gelen, insanın söz geçiremeyeceği büyüklüldükte demirden bir şeytandır… Aylarca kimse binmemiş trene, aylarca zarar etmiş tren şirketi. Nice zaman sonra halkı alıştırmanın yollarını bulabilmişler…
İşportacılık yaparken yazdığı öykülerle, Orhan Kemal Öykü Ödülü’nü kazanan Adanalı yazar Zafer Doruk, “Milli Mensucat Fabrikası’nı mutlaka gör” diye öğütlüyor. Benim can dostum Bülent Mühür “Ben de şimdiye dek gezmemiştim gel beraber gidelim” diyor ve onun bütün aksanıyla orijinal vosvosuna binip Milli Mensucat’ın yolunu tutuyoruz. Millisi de gitmiş, mensucatı da. 0 olağanüstü büyüklükteki fabrika alanında şimdi bir tekstil atölyesi, bir bisiklet montaj atölyesi var. Geriye kalan binaları çürüyor. Çürüyor geçmiş işçi yevmiyelerinin tutulduğu defterlerin ortalığa saçıldığı atölyeler, hangarlar. Bütün bu binalar bir de film seti oluyor arada bir. Ama kim ne derse desin, resmi prosedürler ne olursa olsun bütün bu yapılara bakıp da içi yanmayacak temiz vicdanlı bir adam olacağına ben inanamam…
Adana insanının, bütün öteki sıcak kentlerin insanı gibi acı yemeye düşkünlüğünün sıcağa karşı koymakla bir ilişkisinin olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum. Bilimsel olarak nasıl açıklanır sahiden bilmiyorum, ama yoğun acı biber, insanda sıcağa karşı tuhaf bir direnç oluşturuyor. En azından bende etkisi bu oluyor. Bu nedenle, kendimi sıcakla başı belada bir insan olarak duyumsadığım anların çoğunda bir ciğerciye girip tam bir Adanalı gibi bağırıyorum:
“Yap sağlam bir acıllı. Ver bir şalgam acılı. .
Richard Sennett, Taş ve Ten’de sözü, insanın kendi kalıcığından kendisinin sorumlu olduğu dönemlerle, mimari arasındaki ilişkinin kalıcılığına getiriyor. Taşköprü’ye (eski adıyla lustinianus Roma Köprüsü) bakıp da aklım Seyhan üzerine kurulmuş diğer “modern” köprülere gidince hatırladım Sennett’in çıkarsamasını; insan ister istemez düşünüyor: Biri Roma dönemi eseridir. Roma İmparatoru Hadrian tarafından yaptırılmış. Roma’nın öteki imparatoru lustinianus zamanında onarılmış. Bundan birkaç yıl önceye dek üzerinden kamyonlar, otomobiller geçiyordu. Şimdi yayalar ve bisikletliler kullanıyor. Yirmi bir ayağından yedisi, Seyhan’ı ıslah etme çalışmaları sırasında toprak altında kalmış ve şimdi, on üç metre yükseklikte, on dört gözle yaşama bakıyor ve bizi kendisine bakmaya ikna ediyor. Yaklaşık on yedi tane yüz yıl geçmiş üstünden. “Moderen” köprülerin en eskisi on beş-yirmi yıllıktır. Çoğu dökülüyor Taşköprü için kimi kaynaklar “Dünyada halğ kullanılan en eski köprüdür” diyor. Ben, Roma devrinden kalma bir şiiri okur gibi bakıyorum. Lukretius’un dizesini Tomris ve Turgut Uyar’ın çevirisinden anımsayarak: “Varlıklar hiçlikten doğamaz, memmius!! Ve hiçliğe dönmeyeceklerdir doğduktan sonra.! Belki kuşkulanıyorsun dediklerimden! Çünkü gözle görülmez sözünü ettiğim atomlar! Sana bir kanıt daha: görülmedikleri halde! Varlıklarını kabulleneceğin gövdeler üstüne.” Ve başka bir yerde şöyle dediği geliyor aklıma: “İnsanlar yaşatarak yaşar birbirini! Ve hayat meşalesini, birbirine devreder koşucular gibL” Kalıcılık duygusu, diyorum, bir ömür düşünsen çözemezsin tüm sırrını, sır olur gider ömrün…
Bilinmeyenin cazibesine koşmak mıdır çarşıları dolaşmak? İçimizde anbean kabaran keşif açlığını, çoğunu bildiğimiz tatlarla bastırmak mıdır? Bildiklerimizin içinde, derininde bilmediğimiz bir şeyi görmek umudu mudur? Ne derseniz deyin; ben kalkıp çarşılarına gidiyorum Adananın. Ağzımda bir Türkmen türküsü girdim Adana Bedesteni’ne: “Şehirlerde üç kumaş var geyilir! Biri kutnu biri kumaş şal da var (Türkmen kızı)! Kutnu sana kumaş ona şal bana! Şal da size yar bana Türkmen kızı” Aslında buraya arasta demek daha yerinde. Bununla birlikte Büyük Saat semtinde, onca döküntü yeni bina arasında yüzyıllar öncesini söyleyen nadir yapılardan biridir.
İtiraf etmeliyim ki ben, bana rağmen en çok Kasaplar Çarşısı’nda durdum. Hayvan bedenlerinin ve organlarının salkım saçak, tezgah tezgah, leğen leğen sergilendiği bir yerde bu kadar duracağım gelmezdi aklıma. Ama her bir köşesi bir Francis Bacon tablosu gibi. Eziyet, hırçınlık ve yaşama güdüsü iç içe. Ölümün kolaylığı, yaşamın zorluğu, suskunlaşmış gövdelerin, canlandıracağı gövde- ler imgesi ve nihayetinde insanın yaşama serüveninin olanca tarihi iç içe. Ve eni sonu dedim ki, mutfağını et kültürünün bu kadar belirlediği bir kentte, kuyumcular çarşısından daha anlamsız değildir Kasaplar Çarşısı. Hele de altının kuyumcu vitrinine gelinceye dek öldürdükleri hesaba katılırsa.
Biraz ileride esnafin “Gümrük” halkın “Kaçakçılar Çarşısı” dediği pasajlar…
Gelin görün ki ben en çok Kazancılar Çarşısı’na düşkünüm. Çekicin metalde çıkardığı müzik, us ve dünya arasındaki döngüdür benim için. Dönen, solu- yan, dövülen, açılan, şekil değiştiren, havaya karışan ritimle, kalbe ve kana hücum eden seslerdir. Zanaatkğrlık yapılan her kazancı düklulnı bir Mevlana ocağıdır. Mevlana’dır, ondan evvel ve sonra… Bu dedilderime bir de haftanın bir günü sabahın beşinde kurulan sofraları ekleyin. Suyla beyazlaşıp berraklaşan kadehler, inceden nağmeler, Yörük’ten, Kürt’ten, Arap’tan gelen türküler, diz dize sohbetler… Dizine ve örsüne yatırdığı bakıra şekil verip nakışlayan ellerin hüneriyle karışır seher vaktinin rengi, kokusu. Başka türlü canlanır dünya.
Şair Süreyya Filiz, bahçelerinde dolaştırdı beni Adana’nın. Bu bahçe miydi bilmiyorum. Ama Osmanlı zamanında dedelerinin valilik yaptığı Adana’ya sürgüne gönderilen iki kardeş, Arif ve Abidin Dino burada bir bahçede bir akademi oluşturmuşlar. Güzin Dino şöyle anlatıyor: “Yaşar Kemal başta, edebiyat ve sanat meraklısı birkaç genç daha Abidin ile Arif’in tiryakisi olmuşlardı çok geçmeden. (…) Orhan Kemal de bunlara katılınca büsbütün ilginç olmuştu ‘Adana Akademisi’: Şiir, düzyazı ve resim konuları neredeyse her gün gündemdeydi” Bu sanat akademisinin malum sonuçlarından biri sürgündeki Dino ailesinin evlerinin taşlanması, sokaklarda polisin, Hızır Paşaların saldırısına uğramak olmuş. Zira Dino kardeşler Alman faşizmine karşı çıktıkları için almıştır bu sürgün cezasını. Süreyyılyla Abidin Dino adına yapılan parka, oradaki heykellere bakarak konuşuyoruz bunları. Adanalılar o zamanlardan kalan kötü anıları, şimdi sahiden güzel, süküneti ve yeşiliyle dinlendiren bir park yaparak silme yolunu seçmişler. Adanalıların yaptığı bu park, Abidin Dino gibi dünya ölçeğinde bir sanatçıyı akılda tutmanın güzel bir yolu olmuş. Üstelik yaşasaydı Dino da bunu isterdi; çünkü Adana pek çok bakımdan onun yaşamında ilkleri getirmiştir. İlk kitap, ilk tiyatro oyunu, ilk senaryo… Sözü Abidin Dino’ya bırakmalıyım:
“Benim için önemli olan burada ilk kez Türk köylüsü ile karşılaşmam, onu tanımamdır… Tüm gördüklerim beni resme daha çok bağlıyordu. Sanki içinde yaşadığım Anadolu gerçeğini burayı resmettikçe görüyordum. “Tarlada dolaşan bir kadının önlüğündeki şekiller, testicilerin kalçalı eserleri. Köyden köye ağızdan ağza yayılan şarkıların yekünu, kafamda bir katedral kadar, dört minareli bir cami kadar yer tutuyor. Tıpkı ortaçağ katedrallerini yapanlar gibi, meçhul kalan bu yaratıcıların bazılarını tanıdım. Türkiye’nin rastgele bir ovasında, rastgele karşılaştığım bir köyünde işittiğim şarkılar, sanatın nerede saklandığını bana ifşa etti’
Adana’nın tarihsel mimarisinin görülebildiği çok az mahalle vardır; Kayalıbağ, Kuruköprü, Ulucami, Sarıyakup ve Alidede gibi. Ama Tepebağ bunlar arasında ayrı bir yere sahiptir. Tepebağ’ı bana o mahallenin demircisi Mehmet Yoldaş analattı. “Burası bir höyüktür” diye başladı söze. “Atatürk Müzesi’nden başlar, Yeni Cami’ye kadar, oradan Helvacılar, Yeni Hamam dediğimiz semte kadar uzanır.” Duruyor bir süre. “Adana’nın tarihi 3 bin yıldan fazladır. Arkeologların buldukları işler Paleolitik Çağ’a dayandı. Burada, Tepebağ’da taş bir duvar ve bir şehir merkezi bulundu. Neolitik zamanda yapılmış. Buranın, Çukurova’nın en eski şehri olduğunu düşündürüyor.” Gidip demir dövdüğü tezghın yanında fotoğraflarla Adana’nın tarihini anlatan bir kitap getiriyor, Mehmet Baltacı hazırlamış… “Gidin, Kızılay Caddesi’ndeki eski İstiklal İlkokulu’nun binasını görün. Şimdi bir Hırdavatçı. 0 bina eski bir Ermeni kilisesidir’ Ben eski Tepebağ evlerine baka baka gidiyorum. Kalıcılık duygusu, diyorum, insanların işlerine sinince sanatın yolu da açılmış oluyor. Bu düşünceyi, Bebekli Kilise’de (İtalyan Katolik Kilisesi), eski bir kilise olan Yağ Camii’nde (Ramazanoğulları), Adana Ulu Cami’de (Ramazanoğlulları) • ir aifabenin işaretleri hareketsiz,
• durgun şekillerdir. Ama bir süre sonra zihnimizde oluşan anlamlarla hağıntıları gelir akla. Konuşma yeteneğimizin kökleri, seslerimizin simgeleri. Adana Arkeoloji Müzesi’nde Hitit yazıtlarına bakarken, tarih denen işler toplamının anlamlı olabilmesi için gereken şimdiyi düşündüm. Dışarıda Büyük Saat, zamanın şimdisini söylüyordu.
Kalkıp Karataş beldesine gidiyorum. Orada Karagöçer köyünün kıyısında başka bir köy daha oluştu. 1992’de Şırnak’ta köyleri boşaltılanların oluşturduğu bir köy. Hititlerden kalma değil. Bugünün savaşından ve yoksulluğundan kalma. Tam yirmi yıldır saz damlarda yaşıyorlan Susuz, elektriksiz, tuvaletsiz. Burada bir kuşak büyüdü. Burada doğan çocukların bazısı şimdi liseyi bitiriyor.
tekrarlayıp durdum. Ama kim söyleyebilir ki Sabancı Merkez Camii’ni tasarlayan mimarların, yapan ustaların bu duyguyu vermekten uzak olduğunu. Bu yapı da, güzel yapılmış bütün işler gibi, çekiyor kendine insanı. Hanife Aydın sokağın kenarına kurduğu saçta ekmek pişiriyor. Çok pişiriyor. Temel gıda bu çünkü. Burada yaşayanların kendi köylerindeki kadar koyunu, kuzusu yok. Tarım işçiliğinden gelen gelirden gayrısı yok. Hanife Hanım’ın verdiği sıcak yufkayı yerken Halit Bildi’yi dinliyorum: “Ben 2012’de gaz lambasıyla ders çalışan birisiyim. Okulda arkadaşlarıma anlatıyorum şaşırıyorlar. Ne yaparsın bu da benim ayrıcalığım oldu” diyor. Yüzündeki gülüşe saklıyor yoksulluğu.
Gidip edebiyata sığanayım diyorum. Süreyya, bizim edebiyatımıza yaptığı sayısız çeviriyle, öyküyle, romanla olağanüstü katkılarda bulunmuş Adanalı aydın Kamuran Şipal’le buluşturuyor bizi. Eski Baraj’da bir balkonda, dilin içinde ne diller olduğunu bir kez, bin kez düşündüren bir sohbetle çay içiyoruz.
Seyhada bir de yükseklerden bakmak istiyorum. Şair Hüseyin Ferhad’ın ağabeyi Halil Hameş bizi Dilberler Sekisi’ndeki evine götürüyor. Buradan bakınca Adana, dünyanın pek çok güzel kentini birden akla getiriyor Sonunda karar veriyorum. Adana kendine benziyor. Kimi gezginlerin, kimi kentlerde dönüp dolaşıp oturdukları, tutunup dinlendikleri bir meknı vardır. Benim, Adana’daki yerim Taş Mekn oldu. Taş Mekn’ın arka sokağındaki tabelayı görünce hem sevindim, hem hüzünlendim: Can Yücel Sokağı. Gidip Adana Cezaevi’ni göreyim dedim. Bülent Mühür, “Gitme” dedi, “Orada şimdi vergi işleri yapılıyor:’
Can Yücel düştü bir kez aklıma. “Ortada Kal-d Beladan kalma bir Arnavut kaldırımı! Kimi kör, kimi şaşı iki sıra ev, iki sıra surat…” diye şiire döküyordu Adana’daki hapislik günlerini. 0 hapishanede yön verdi o büyük usta şiirine. “Kadınlar oturuyor eşiklerde! Kocalarını çekiştirerekl Göğün sulu sepkenle tiftiklenmiş/ Mavisini örüyorlar kazak diye.”
Kimileri, Denizli semtinde, Yeşilevler’de kimi kahvelerde hM horoz dövüşleri yapıldığını söylüyor. Gitmedim. Birbirine horozlana horozlana dünyayı çekilmez kılanlar yeter, bir de zavallı horozların kanını görmeye dayanamam. Ozan Ceylan gençliğinin heyacanıyla “Gelin size başka bir tarih göstereyim” diyor. Eski Sibaş çırçır fabrikasına gidiyoruz. Burada dünya otomobil tarihinin, hiç de kısa olmayan bir kesiti var. Burada tutkusuyla yaşayan Recai İpekbayrak, 1929 modelden başlayan arabalarla iç içe yaşıyor. Otomobillerin dilini bilen, bilmediklerini çözmek için akla karayı seçen iki adam İpekbayrak ve Esat Özonur usta dünyanın geri kalanını unutmuşlar. Bıraksalar çöplük olacak onlarca arabayı yaşama kazandırıyorlar. Her birinin orijinal parçasını arayarak, bularak, sevinip üzülerek. Tutkularının ışığı içinde pırıl pırıl arabalar çıkararak.
Reşatbey, Cemalpaşa, Kurtuluş ve Çınarlı kentin modern mahallelerinin ilk akla gelenleridir. Ben, Ziyapaşa Bulvarı’ndaki kafeteryalardan baktım bir süre Adana’ya. Burası yeni Adana, kentin gençliği, seçkin tabakaların gündelik oturup kaikma meknları… Ama herhalde en lezzetli çayı, Pala Kıraathanesi’nde Dede’nin elinden içtim. Harbi bir Adana meknında, yaşlı ve harbi bir adamın elinden… Helalleşirken bir filozof gibi uğurladı beni: “İnsan, insanın gözüne bakmalı. Sıcaklık da soğukluk da ordadır. Her daim gelin, bu fakir kahve sizindir’
Süreyya’yla önce her şeyin Amerikan üssüne göre ayarlandığı İncirlik’i gezdik. Adım başı bar. Adım başı hediyelik dükkanı… Sonra kendimizi baraj gölünün kenarına attık. Sıcağı dindirecek bir çare arayarak…
Anadolu’nun köylerinden kentlere, kasabalara gelip ürününü satanlara dostları, ahbapları takılır: “Gel sana bir hayat yaşatayım.” Bunun anlamı, hele gel lemlere akalım demektir. Sinema ve basın alanında tanıdığımız Ali ve Nebil Özgentürk kardeşler, “Pavyon kapatmak” diyorlar.
Bülent’e takılıyorum, “Gel sana bir hayat yaşatayım’ Gelmiyor. Gecenin loş ışıklı girdaplarında hayatlar dönüyor. İç kamaştırıcı güzelliklerle gürültülü suskunluklar, kararmış, solmuş yüzlerle umut arasında kent kendi gecesinde salınıp sessizleşiyor.
Görüp hissetikierimizle mi hatırlarız adı Hititlerden kalma bu kenti? Benliğimize yerleşen rüyası ve hayaliyle mi söz ederiz ondan? Homeros’un İlyada’sında dize dize yazdığınca mı düşünürüz burayı? Bir bardak kırmızı, dumanlı çayın eşliğinde sorularla büyüyor, buradan ayrılmanın anlamı. Bülent sarılarak uğurluyor beni. Dost sefa geldin diyerek…


Adana

Churchill'in ilginç hayatı

Churchill

Churchill

İngiliz devlet adamı ve yazan Churchill Winston (Blenheim Palace, Oxfordshire 1874 -Londra 1965), 1895’te Kraliyet Harb Okulu’nu bitirdi ve orduya girdi. Boerler Savaşı’nda esir düştü ve kaçarak milli kahraman haline geldi. On ay sonra muhafazakar partiden milletvekili seçildi (1900), Liberal Parti’ye girerek sömürgeler bakanı ve içişleri bakanı oldu (1910-1911). Lloyd George tarafından cephane bakanlığına (1917), harbiye ve havacılık bakanlığına getirildi. (1918). Başarıii siyasi kariyeri 1916 Gelibolu yenilgisinden sonra düşüşe geçti. Sadece donanmayla Çanakkale Boğazı ‘nın geçilebileceği, ardııı da rahatça Istanbul’a ulaşılabileceği konusundaki ısrarcı tavn Türkler’in umulandan çok daha başarılı bir savunma yapması, müttefik ordusunun tarihi yenilgisine yol açtı. Bu başarısızlığın mimari olarak nitelendirilen Churchill Ingiliz halkı karşında çok zor bir durumda kaldı ve muhaliflerinin de zorlamasıyla görevinden aynidı. 1924’te tekrar Muhafazakar Parti’ye girdi. Maliye Bakanı oldu (1924-1929). l939’da Amirallik birinci lordluğuna ve 1940’ta N. Chamberlain’ın yerine başbakanlığa getirildi. 2. Dünya Savaşı’nda izlediği savaş politikası sayesinde özellikle Roosevelt’le iyi ilişkiler kurdu. Müttefik devletlerin Balkanlar’a kaydırmaya çalıştığı strateji konusunda Ruslar’la çalıştı. Ancak SSCB’nin burada hakim duruma geçmesinden de çekiniyordu. Bu yüzden savaşın başından itibaren stratejik önemi büyük olan Türkiye’yi savaşa sokmaya çalıştı. Kahire ve Adana’da Türk yöneticileriyle bu konuda yaptığı görüşmelerde Türkiye’nin istediği askeri yardımı vermeye yanaşmadı. Savaş sonrası Avrupa ülkelerinin birleşmesini sağlayan Kuzey Atlantik Paktı, Avrupa Konseyi gibi kuruluşların gerçekleşmesi için büyük gayret gösterdi. 1951 seçimlerinde tekrar iktidara geçti. 1955’te görevlerini A. Eden’e bırakarak siyasetten çekildi. Son yıllannı daha çok yazarak ve resim yaparak geçirdi. 1953 yılında Nobel Edebiyat Odülü’nü kazandı. 1963’te Amerikan Devleti kendisine onursal vatandaşlık verdi. 1965 yılmda 90 yaşında öldü ve Blenheim Palace’a gömüldü. Başlıca eserleri: Life of Lord Randolph Churchill (Lord Randolph Churchill’in hayatı, 1906); The Worlds Crisis (Dünyanın geçirdiği buhran, –> cilt 1923-1929), Marlbrough (4. cilt, 1933- 1938); War Memories (Savaş Amları, 6 cilt, 1948-1954).
Churchill’İe ilgili enteresan notlar
* Çanakkale’de müttefik orduları zor günler yaşarken zehirli gaz kullanmak yetkisi almak için Avam Kamarası’nda Churchill şöyle demişti: “Zehirli gazı savaşlarda kullanmak yasaktır ama insanlara karşı kullanmak yasaktır. Türkler Müslüman’dırlar, dolayısıyla insan sayılmazlar, zehirli gaz kullanahiliriz.” Yoksa kan ve gözyaşıyla yıkanan dünyamız Churchill’in düşüncesinden bir arpa boyu uzaklaşmadı mı?
* Boğazımızı sıkmaya gelmişlerdi. 18 Mart 19l5’ten kısa bir süre önce Amirallik 1. Lordu Winston Churchill şöyle der:
“inanın bana Türkler’in gırtlağı bu Boğazlar’dır. Onu demir bir elle şöyle bir sıkmak yeter. 0 büyük gibi görünen köhneleşmiş imparatorluk cansız kollarımıza yıkılır. Ve unutmayınız ki, Çar ancak o Boğazlar’ dan nefes alabilir, Rusya’ya başka türlü yardım edebilmek imkclnı da yoktur.” Zafer denizden gelmeyince müttefikler amaçlanna ulaşabilmek için tarihin ilk anfibjk harekatı için karar aldılar. Türk ordusu bu sözün yanlışlığını yüzen canavarlan Çanakkale’ye gömerek gösterdi.
* Churchill’in ünlü konuşması, 2. Cihan Savaşı’mn başında halkına “Size kan ve gözyaşından başka birşey vtidetmiyorum!” diye başlayan konuşmasıdır.
* Clıurchill’in dili çok keskindir. Bir milletvekilinin muhafazakar Parti’den ayrılıp Liberal Partiye geçmesini şöyle değerlendirir “Batan gemiyi önce fareler terkeder, lakin batan gemiye doğru yüzen fare ilk defa görülüyor.
Churchill’in en meşhur ve müthiş sözleri

  •   Bir uluşu yönetmek, dört çocuğu eğitmekten daha kolaydır.
  •   Ingilizler olarak bizlerin ebedi dostları yoktur, ebedi çıkarlanmız vardır.
  •   Bazı insanlar ilkeleri uğruna partilerini değiştirirler; bazılarıysa partileri uğruna ilkelerini değiştirirler!
  •   Yangında, alevle, itfaiye arasında tarafsız kalamam! –> Gereksiz yeniliklerden sakınmamız gerekir, özellikle mantıkla yönlendirilmişlerse!
  •   Gelişmek değişmektir, kusursuz olmak için her zaman değişmelisiniz.
  •   Bizzat yaptırmadığım anketlere inanmam! –> Tecrübe her zaman insanın işine yaramaz. Çünkü hiçbir olay iki kere aynı şekilde tekrarlanmaz.
  •   Hukuk hepimizin karşısında eşittir ama biz hukuk karışısmda eşit değiliz.
  •   Olacaklar için önceden tedbir almak, olduktan sonra başımızın ağırmasından iyidir.
  •   Insanın tek düşmanı kendisidir, onu da cesaretiyle yenebillr. –> Cesaret insanların sahip bulunduğu en önemli özelliktir, diğer özellikler onun sayesinde gelişir.
  •   Muhalefet sizi korkutmasın, çünkü uçurtma bile ters yönden gelen rüzgarlar uçar.
  •   Hayat bir maceradır, hazır bir reçete değil. –> Kızgın olduğun zamanlarda karar verme.
  •   Insanlar açlık içinde kıvranırken bile yiyecekleri son ekmek lokması için savaşırlar.
  •   Insanlanm barış istemelerinin sebebi, savaş korkusundan kaynaklanır.
  •   Atom bombası barışı sağlamak için ortaya çıktı ama barışın devamlıhğmı sağlayamaz. Barışın sağlanması için insanların gayret göstermesi şarttır.
  •   Parasız barış olmaz.
  •   Hayatta almabilecek en önemli derslerden biri, aptallarm bile bazen doğruyu söyleyebileceklerini bilmektir.
  •   Ben öğrenmeyi çok severim ama birilerinin bana birşey öğretmesinden nefret ederim.
  •   Kendi dilini iyi bilmeyen, başka dili öğrenemez.
  •   Siyasetçinin en önemli özelliği, gelecekteki olayları doğru teşhis edip önlemini zamanında almasını bilmektir.

Churchill'in ilginç hayatı

18 Ocak 2013 Cuma

Chatroulette tr

chatroulette tr

chatroulette tr

Chat Rulet Türkiye bölümünden chat rulet sitesine türkçe olarak giriş yapabilirsiniz, Chatroulette sitesi dünya üzerinde kendi dalında açılan sitelerden ilk olanıydı ve bunların peşinden gelen siteler ise Omegle ve Chatrandom siteleri. Kullanıcılar günlük hayatlarında artık sanal dünyaya biraz daha fazla önem vermeye başladılar. Insanların son zamanlarda sanal aleme önem vermemelerinin sebebi hiç tanımadıkları insanlarla rahat bir şekilde sohbet edebilmek ve dertlerini kolaylıkla anlatabilmek daha eğlenceli gelebilir. Bu anlattıklarımıza göre en uygun sitelerden bir taneside chatroulette sitesi olabilir, nedeniyse insanlarla karşılıklı sorunsuz bir şekilde hiç bir arayış zorlulu çekmeden tek bir tuşa tıklayarak kullanıcıların karşınıza çıkmasıdır. Sizin yapmanız gereken tek şey konuşacağınız, sohbet edeceğiniz kişi size uygunmu yada değilmi ? Uygun ise sohbete başlayabilir, aksini düşünüyorsanız yani uygun değilse next tuşuna basarak ilerleyebilirsiniz. Chatroulettr tr sitesi kullanıcılarının rahatlığı açısından herşeyi düşünmüş üyeliksiz ve ücretsiz olarak hizmet vermeyi amaç edinmiş ve emeklerinin hakkını fazlasıyla aldığı söylenebilir.

Kameralı Sohbet Odalarına KATILIN


Chatroulette tr

17 Ocak 2013 Perşembe

Vezirköprü

vezirköprü

vezirköprü

Samsun’un Vezirköprü ilçesi, limandan uzak olduğundan ‘gönülden de uzak olmuş’ bugüne dek. Sahilde balık kamyonları kalkarken peş peşe, tütünler gemilere yüklenirken ha bire, Vezirköprü uzaktan izlemiş, sakin sessiz içine çekilmiş. Halbuki burası Osmanlı Devleti Dönem i’nde göz bebeği bir diyar haline gelmiş. El yapımı bakır semaverlerinden çay içenler çayın tadını öve öve bitirememiş. İlçe modern zamanlara da ayak uydurmuş. Vezirköprü Belediyesi, yerli! yabancı turist çekebilmek için projeler geliştirmiş. Hatta, son derece yaratıcı bir buluşla, ilçenin dağlarında ‘Veziroff’ adında Offroad yarışları fikri hayata geçirilmiş. 0 yarışlar devam ediyor. Vezirköprü Belediyesi, dünyanın dört bir yanından sporcuları ağırlıyor, olimpik havuz yaptırıp ev kadınlarına, çocuklara yüzme öğretiyor.
Biz de düştük yollara, Vezirköprü’yü ziyaret ettik. İlçenin dününü bugününü Belediye Başkanı İbrahim Sadık Edis’ten dinledik. Edis, halkın mutluluğunu çok önemsiyor. Bu yüzden ilk iş olarak ilçeye bir yüzme havuzu kazandırmış.
Hemen ardından ilçeye parklar, dinlenme alanları ve mesire yerleri kazandırnıış. Veziroff yarışları onun gurur kaynağı. Çok eski bir han olan ve şimdi misafir evi olarak kullanılan Taşhan’da sporcuları ağırlamaktan mutluluk duyuyor. Her yıl, ilçedeki çocuklar için sünnet şefliği düzenliyor. Taşhan’da Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği koroları için konserler organize ediyor. Vezirköprü ‘nün özellikle Offroad yarışlarıyla gençler için de cazibe merkezi olacağını düşünüyor.
Vezirköprü Offroad Kulübü’nün de aktif biçimde desteklediği yarışlar, sadece ilçeyi değil, Samsun’un dahil olduğu bölgeyi coşkuyla ayağa kaldırıyor. Türkiye’nin belki de en sevimli ismine sahip Kunduz Dağı’nda o coşku zirve yapıyor! Yarışçılar ve onları izlemeye gelenler, gözlerini Kunduz Ormanları ve olağanüstü güzellikteki doğadan alamıyor.
İskender de buradan geçmiş
Vezirköprü’nün tarihi Hititlere kadar uzanıyor. ilk şehir Hititler tarafından şimdiki ilçe merkezinin 2,5 km. kadar uzağına kurulmuş. Bu Vezirköprü’nün ilk kuruluşu sayılıyor. Son yıllarda yapılan arkeolojik kazılarda Hititler’in kutsal kenti Nerik’in Vezirköprü’de olduğu düşünülüyor.Oymaağaç köyündeki höyükte yapılan kazılarda önem Il tarihi eserlerin yanı sıra Karadeniz Bölgesi’nde ilk defa çivi yazısı ile yazılmış tablet parçaları ve üzerinde kutsal kent Nerik ifadeli mühürler bulunan tabletler ele geçirilmiş. Bu da bu bölgenin önemini gündeme getirmiş. Bulunan tüm parçalar Samsun Müzesi’nde sergileniyor. Vezirköprü MÖ 1200 yıllarında Frtgya hakimiyeti ve Paflagonya idaresine girmiş. Daha sonra Büyük skender tarafından ele geçirilmiş. Frigyalılar’ın akınları ile yıkılan şehri ikinci kez ve yeni tan kuranlar zansJ rn ş. 0 zamanki adı ‘Fezmor ea ‘Teakliodiopolis’ diye anıl. c. İlçede çok sayıda Bizans Dönemi’nden kalma sütun ve sütun başlıkları da bulunmuş. Peki, Köprülü Mehmet Paşa’nın Vezirköprülü’lüğü nereden geliyor derseniz: Mehmet Paşa aslında Arnavut kökenlidir. 1 575’te Rudnik’te doğmuştur. Köprülüier ailesine adını vermiştir. Mehmet Paşa’nın eşi Ayşe Hanım Köprülü’dür (Vezirköprü). Mehmet Paşa da, görevde olmadığı zamanları hep eşinin memleketinde geçirir. Buraya camiler, hamamlar, hanlar, yollar yaptırır. İmarıyla çok ilgilenir. 0 yüzden de adı Köprülü’ye çıkar, bu ismi tüm sülalesine de miras bırakır. Köprülü Mehmet Paşa çok genç yaşta saray hizmetine girmişti. Son olarak sadrazamlığa kadar yükselen Köprülü Mehmet Paşa, beş yıldan biraz fazla sadrazamlık yaptıktan sonra 30 Ekim 1661 günü Edirne’de öldü. Vezirköprü’nün en ilgi çeken yerlerinden biri de meydandaki saat kulesi. Bu kule, 1906 yılında Sivas valisi Reşat Akif Paşa tarafından yaptırılmış. 1943 depreminde büyük hasar gören fakat aslına uygun olarak tekrar restore edilen, dört taraflı saatleri çalışır durumda olan Vezirköprü Saat Kulesi şimdilerde tekrar restore ediliyor. “Vezirköprü’yü turizmde marka şehir yapmaya kararlıyız” diyen Belediye başkanı İbrahim Sadık Edis saat kulesi restorasyonuyla da yakında ilgili. Restorasyon burada da, Topkapı Sarayı başta olmak üzere, tarihi saatlerin yapımında baş usta olarak görev yapmış tecrübeli bir isim olan Ahmet Acun’a emanet. “Vezi rköprü ‘ye yolunuz düşerse” demeyeceğiz. Ne yapıp edip yolunuzu düşürün ve bu benzersiz ilçeyi gezin. İlçede saat kulesi dahil görülecek pek çok şey var. Ama öylesine benzersiz bir doğaya sahip ki, saatleri zamanı duruyor. Geniş çayırları, Kunduz Ormanları, şansınız varsa ormanda karşınıza çıkacak geyikleri, Karadeniz mimarisinin en güzel örneklerini sergileyen dağ evleri, Veziroff’a parkur olan dereleriyle Vezirköprü, insanda “yeniden, yeniden, yeniden gitmek” isteği uyandırıyor.

Kömür ateşinde demlenen bir başka olur
Vezirköprü el sanatlarının hala önemsendiği bir ilçe. Buranın simgelerinden biri de semaver. İlçenin merkezindeki Bedesten Çarşısı’nda ustalar bütün gün bakıra şekil verip, çeşit çeşit semaverler üretiyorlar. Çok zahmetli bir iş. Bu yüzden de bu işi yapan ustaların sayısı giderek azalıyor. Semaverler fabrikalarda yapılıyor.
Halbuki semaver Türk çay kültürünün bir parçası. Özellikle açık havada, kalabalık ortamda, tiryakisinin gözdesi olan bir çay demleme yöntemi. Odun ateşinde yavaş yavaş kaynayan çayı içmenin tadı bir başka.Ateşlik, gövde, baca ve demlik kabini gibi dört ana bölümü bulunan semaverlere ilginin yeniden canlanması için Vezirköprü Belediyesi elinden geleni yapıyor, Bedesten Çarşısı’nı güzelleştiriyor ama iş herhalde yeni nesilde bitiyor. Bu geleneği yaşatmak gençlere kalıyor.


Vezirköprü