İstanbul’da hava sıcaklıkları 35 derecelerin üzerinde seyrediyor, ‘hissedilen’ sıcaklar ise 38 dereceleri
buluyor. Bu çöl sıcakları nem ve kentin kalabalığıyla birleşince, ortaya baş edilmesi güç bir tablo çıkıyor. Hal böyle olunca da göz açıp kapayıncaya kadar geçen senelik izinler, küçük tatiller yetmez oluyor. İnsan, en azından hafta sonlarında kentin gürültüsünden, kirliliğinden kaçabileceği sakin bir liman arayışına giriyor. Bu arayışlara en iyi cevap ise Prens Adaları’ndan
geliyor. Marmara Denizi’ni birer mücevher gibi süsleyen Heybeliada, Burgazada, Kınalıada, Sedef Adası, Sivriada, Yassıada, Kaşık Adası, Tavşan Adası ve tabii ki üzerine şarkılar şiirler yazılan
Büyükada…
Bostancı’dan 20, Kabataş’tan ise 1 saat 40 dakikalık keyifli bir deniz
yolculuğuyla ulaşılan Büyükada, İstanbul’un en güzel, en özel ve en kendine has yerleşimlerinden biri.
Ada halkı, 21’inci yüzyılın doğalgaz gibi, internet gibi nimetlerinden faydalanırken, adayı ada yapan değerlerini de özenle korumayı başarmış. Adayı, zümrüt renkli korular ve Osmanlı inceliğini günümüze kadar taşıyan
yalılar, köşkler süslüyor. İnsanlar güleryüzlü. Ancak elbette bu adada da olmayan şeyler var. İstanbullular’ın gayet iyi bildiği gibi bu adada olmayanların başında hava kirliliği geliyor. Adada egzoz kokusuna yer yok. Çünkü Ada’da ulaşım halen fayton ve bisikletle sağlanıyor. Adadaki araçlar ise idari amirliklere bağlı, zorunlu olmadıkça kullanılmayan otomobiller. Burada denizin tuz kokusuna, önünden geçtiğiniz köşkün bahçesinde yetişen çiçeklerin ya da asırlık çamların
kokusu karışıyor. Osmanlı’nın İstanbul’u ile 21 ‘inci yüzyılın modern hayatının birbirine karıştığı bu ada, bir İstanbul aşığının İstanbullular’a hediyesi olan çok önemli ve zarif bir yapıya, Büyükada Kültür Evi’ne de ev sahipliği yapıyor. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun Turistik işletmelerinden biri olan Büyükada Kültür Evi, Çelik Gülersoy tarafından turizme kazandırılan yapılardan biri. Ömrünü İstanbul’un güzelleştirilmesine ve tarihi dokusunun korunmasına adayan Çelik Gülersoy, takvimler 1997 yılını gösterirken, sakin, temiz ve huzurlu atmosferi nedeniyle Büyükada’ya gidiyor. Gittiği her yere sihirli bir değnekmiş gibi dokunan Gülersoy, Ada’da da dinlenmek yerine çalışmayı seçiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan on yıllığına kiralanan harap durumdaki Fabiato Köşkü büyük bir tadilattan geçiriliyor. Restorasyon sırasında köşkün asil yapısı korunuyor. Dekorasyonda, yapının inşa edildiği döneme uygun objeler ve köşkün doğal dokusuna uygun renkler seçiliyor. Köşk yeniden hayat bulurken adı da Büyükada Kültür Evi olarak değişiyor.
Cennet gibi bir bahçe
Büyükada Kültür Evi, her biri 165 metrekarelik üç kat, bir terastan oluşuyor. Köşkün konuklarını, begonviller, turunç ağaçları, manolyalar ve 300 yaşına yaklaşmış bir çam ağacının bulunduğu 2 bin 100 metrekarelik cennet gibi bir bahçe karşılıyor. Bahçe, Ada halkının ve ziyaretçilerinin rahatı düşünülerek özenle tasarlanmış. Bahçenin alt bölümünü minik beyaz ferforje masalar süslüyor. Üst tarafında ise bir bar ve restoran bölümü yer alıyor. Bu bölümde daha geniş masalar, uzun süre kalıp, kitabını okumak, içeceklerini yudumlamak isteyenler için ideal. Acıkanlar için de kafe ve snack mutfak birbirinden leziz seçmeler sunuyor. Yiyecekler ve içecekler son derece lezzetli, servis hızlı ve son derece zarif.
Her katı ayrı güzel
Ancak Büyükada Kültür Evi’ni anlamak için o sarı köşkün ahşap kapılarını aralayıp içeride bir gezinti yapmak gerekiyor. Kapılarrn arkasında bambaşka bir dünya sizi karşılıyor. Son dönem Osmanlı üslubunu yansıtan kristal aynalar ve fıstık yeşili perdelerle süslenmiş bembeyaz duvarlar, ziyaretçilere yaşayacakları görsel şölenin ilk işaretlerini veriyor. Giriş kapısının karşısında ise üzeri vitraylarla süslü bir başka kapı, ziyaretçileri üst kat merdivenlerine davet ediyor. Ancak üst kat yerine dilerseniz yine rengarenk vitraylarla süslü bir başka kapıyı kullanarak arka bahçeye çıkabil irsiniz.
Duvardaki maviye boyalı nişlerin içinde ise minik heykelcikler, üst kattaki nefes kesici manzaraya zemin hazırlıyor: Açık maviye boyalı geniş ve büyük salonun duvarları koyu mavi kadife perdelerle süslü. Bu geniş ve ferah salonda Marmara Denizi ayaklarınızın altına serilmekle kalmıyor, balkona kadar uzanan pembe begonviller ve yemyeşil ağaç dallarıyla bütünleşip daha da güzelleşiyor. Bu manzarayı görmek için camlara yaklaşmak bile gerekmiyor üstelik. Salonun girişinden itibaren Marmara tüm güzellikleriyle gözlerinizin önüne seriliyor.
Gülersoy’un anıları özenle korunuyor Çelik Gülersoy’un bir dönem yaşadığı oda, onun anılarıyla dolu. Gülersoy’un yan bahçeye bakan odasında da tüm binaya hakim estetik anlayışının izlerini görmek mümkün. Asırlık ağaçları gören odanın perdeleri fıstık yeşili tonunda. Ahşap çalışma masasındaki vazoyu hala çok sevdiği papatyalar süslüyor. Şapkaları ise sanki az önce asmış gibi girişteki askıda duruyor.
Melih Cevdet Anday’ın da anıları burada
Köşkün birkaç salonu okuma odası olarak ayrılmış. Kütüphanelerde, Çelik Gülersoy’un aldığı ya da ziyaretçilerin hediye olarak bıraktığı yüzlerce kitap bulunuyor. Bu kitapları dileyenler alıp okutor ve sonra yerine bırakıyor. Kültür Evi ayrıca çok önemli bir başka kütüphaneye ve anı odasına daha ev sahipliği yapıyor. Türk şiirinin en önemli isirnlerinden Melih Cevdet Anday’ın eşi, büyük
şairin kitaplarını ve bazı eşyalarını Büyükada Kültürevi’ne bağışlamış. Bu kıymetli hatıralar burada özenle korunuyor.
İstanbullular’a müjde! Konserler yine başlıyor!
Büyükada Kültür Evi’nin yaşadığı değişime en yakın tanıklık edenlerden biri de Çelik Gülersoy ile birlikte çalışan Türkiye Turirıg ve Otomobil Kurumu Turistik İşletmeler Başmüdürü Orhan Veli Yavuz. Stajyer olarak başladığı Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nda yıllarca Gülersoy ile birlikte çalışan Yavuz, Ada halkına ve İstanbullular’a müjde niteliğinde bir haber veriyor: Büyükada Kültür Evi yeniden eski canlı ve müzik dolu günlerine kavuşacak. Büyükada Kültür Evi’nin Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’na ait türfı işletmeler gibi bir misyonu olduğunu dile getiren Yavuz; “Çelik Gülersoy döneminde, burası klasik müzik konserleri ve sanatsal etkinliklerle anılırdı. Sayın Başaran Ulusoy’un liderliğindeki yönetim kadromuzla bu dönem tekrar başlıyor. Kültür Evi’nin bahçesi yine konserlere ve etkinliklere sahne olacak. Köşk’ün bahçesinden yayılan notalar yine ada halkını ve istanbullular’ı buraya çekecek” dedi.
İstanbul Büyükada
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder